Tesadüf süsü verilmiş bir karşılaşma ile Bizans’a aralanan kapı
Bihter Sabanoğlu’nun ilk romanı Şüpheli Şeylerin Keşfi, Edisyon Kitap etiketiyle raflarda yerini aldı. Kitap, birbirini hiç görmeden beraber büyümüş iki insanı, 29 gün çeken bir şubat ayı boyunca İstanbul’un tarihi mekânlarında takip ediyor.
Bizans sarnıcına bakan bir evde başlayan Şüpheli Şeylerin Keşfi, tesadüf süsü verilmiş bir karşılaşmanın ardından okuyucuyu geçmiş ile bugün arasında merak uyandıran bir yolculuğa çıkarıyor. Bu, sadece karakterlerin yer aldığı bir yolculuk değil üstelik. İstanbul’un mabetleri, meydanları, kalıntıları da Ayla ile Edhem’e eşlik ediyor. Roman, Ayvansaray’daki Vlaherna Ayazması’ndan eski bir Bizans kilisesi olan Fenari İsa Camii’ne, Kanlı Kilise’den Arkeoloji Müzesi’nin bahçesine, bir zamanların Bizans sarnıcı Vefa Stadyumu’ndan Tomtom Mahallesi’ndeki İtalya Meydanı’na, Terræ Sanctæ Manastırı’ndan Saraçhane’deki kalıntılara doğru ilerlerken, Ayla hafızasındaki boşlukların, Edhem ise İstanbul’a gelişindeki esas amacın peşine düşüyor. Ayla, çocukluğundan beri duyduğu fakat bir türlü manasını bulup çıkaramadığı o sesin cevabını hem kendi mazisinde hem de kentin geçmişinde arıyor: Çıp çıp çıp, çı çıp, çı çıp, çıp çıp…
“İstanbul’un tarihi mekânları benim için nefes alıp veren, içinde yaşayan insanların günlük hayatını doğrudan şekillendiren yerler” diyen Bihter Sabanoğlu, kitapta ele alınan hikâyeye ilişkin şunları söylüyor:
“Kentsel hafızanın bireyin hafızasıyla organik bir birliktelik içinde olduğunu, İstanbul’un belleğinin peyderpey silinmesinin, sakinlerinin hafızasına da etki ettiğini, şehrin her sokağında hissedilen o tutkulu yoğunluğun varoluşsal sorunlarla iç içe geçtiğini gösteren bir hikâye anlatmak istedim. Bu, derinliğine dayanamayanların onu mütemadiyen sığlaştırmaya çalıştığı bir kentte, binlerce yıllık bir tarih içinde kaybolan geçmişlerinin izini bulmaya çabalayan insanların öyküsü.”