Kudüs’ü Sevmek Yeterli Değil Bilmek de Gerekir
“Kanımız, canımız feda olsun Aksa’ya.” Bu ülkenin büyük çoğunluğu bu slogan ile büyüdü. Kudüs sevgisi Mescid-i Aksa sevgisi fert fert her müslümanın gönlünde yer etti. 1948 de yaşanan korkunç işgal ve kaybedilen Filistin toprakları ve bir gün yeniden Özgür Kudüs hedefi, dedelerimizden babalarımıza, babalarımızdan bizlere aktarıldı durdu. Evet bir ülke olarak, halk olarak ilk kıblemiz, ikinci mescidimiz, üçüncü haremimiz Kudüs’ü Mescid-i Aksa’yı çok seviyoruz. Peki hakkında ne biliyoruz?
Mescid-i Aksa dediğimiz yer sarı kubbeli olan yapı mı? Yoksa gümüş kubbeli olan yapı mı? Diye yıllarca tartıştı bu ülke. Ağlama duvarı diye bir şey den haberdar oldu herkes. Filistin neresidir? İşgal edilen topraklar neresidir? Gazze nerede? 48 Toprakları nedir? Kudüs kimin elinde? Sor sorabildiğin kadar.
Sarı kubbeli olan Kubbetüssahradır, gümüş kubbeli yapı Kıble Mescididir, Mescid-i Aksa ise bu iki eseri olduğu gibi 100lerce eseri içinde barındıran 144 dönümlük surlarla çevrili alanın tamamıdır. Ağlama Duvarı diye bir şey yoktur, o duvar Efendimiz(S.A.S)’in bizlere ifade ettiği Miraç hadisesinde mübarek bineği Burak’ı diğer peygamberinin bineğinin yanına bağladığını belirttiği Burak Duvarıdır. Diye başlayarak tüm sorulara bir cevap vermek elbet mümkün ama bunun için bizlere Kudüs sevgisi kadar bilgisi de gerekiyor.
Bilgi işte en büyük eksiliğimiz bu. Peki bu bilgiye nereden ulaşacağız. Günümüzde maalesef bilgi kaynağı olarak sanal dünyayı karşımıza çıkarıyorlar. Parmaklarımız cep telefonlarının üzerinde gezinerek bilgiyi ararken zihnimiz oyunlar, komik videolar, o ne demiş bu ne yapmış dedikoduları arasında bizleri bilgiden o kadar uzak yerlere götürüyor ki saatler sonra telefonlarımızı kenara bıraktığımızda kocaman bir hiç ile baş başa kalıyoruz.
Şunu belirteyim ki Özgür bir Kudüs hayali olanların ve bunu gerçekleştirmek için çaba sarfedenlerin tamda bu noktada yapması gereken ilk iş okumak olmalı. Sağ elinin işaret parmağını diline değdirip ıslatacak ve çevirdiği sayfalar içinde kaybolup o bilgileri özümseyecek Kudüs sevdalılarına ihtiyacımız var. Çünkü Kudüs’ü kurtarmak için bilgi olamadan sadece sevgi olması yeterli gelmiyor.
Peki ne okumalıyız?
Elbette herkesin okuma ihtiyacı farklıdır. Kudüs davası hakkında, edebi yönü kuvvetli birinin okumayı isteyeceği kitaplar ile sanat yönü kuvvetli olan birinin okumayı düşüneceği kitaplar farklılıklar gösterecektir. Ben ise burada Kudüs davasını genel hatlarıyla bizlere anlatacak ve bilgi sahibi olmamızı sağlayacağına inandığım üç ana kaynaktan bahsetmek istiyorum.
Bunlardan ilki Özgür bir Kudüs davasını bizlere tane tane anlatan ve çalışmalarını bu uğurda gerçekleştiren üstad Ahmet Varol’un “Kudüs Davamız” kitabıdır. Bugün Kudüs’ü seven herkesin bu sevgiyi bilgi ile pekiştirmek için bu kitabı okuması gerekir.
Ahmet Varol, Kudüs davasının İslam’daki yeri ve önemi ile başlayıp Kudüs’ün Müslümanlar için anlamını aktardığı kitabın ilk kısımda satır satır not alınacak bilgiler veriyor. Kitap, Kudüs’ün tarihi, Kudüs’ün coğrafi bilgileri, demogratif ve etnik yapısı, tarih boyunca Kudüs gibi bölümlerle de eksik olan bilgilerimizi tamamlıyor. Kudüs’ün ilhakı, Yahudileştirme planları, Süleyman Mabedi planları, Aksa’nın çevresindeki yıkımlar, Arap liderlerin ihanetleri, Arafat’ın samimiyetsizliği, barış görüşmeleri gibi bölümlerde bizlere Kudüs tarihini özetliyor. Ebu Guneym tepesi, Resul Amud gaspı, Kudüs’ün İslami yapısının değiştirilmesi, Aksa’nın altındaki kazılar, Hıristiyanların eserlerine yapılan saldırılar, BM’nin Kudüs’le ilgili oyunları, ABD’nin oyunları, İslam İşbirliği Teşkilatının duyarsızlığı başlıklarıyla da Kudüs’te yaklaşan tehlikeleri anlatıp Kudüs için teklifleri ile kitabı bitiriyor. Bu kitap Özgür bir Kudüs için bir zihni altyapı oluşturmak için tam bir baş yapıt.
Özgür Kudüs okumalarına girerken elbette bir Müslüman olarak Kudüs’ün İslam’daki yeri ve önemini de tam manasıyla öğrenmemiz gerekir. Bunun için ikinci okuma kitabı olarak Prof.Dr Yusuf El Karadavi’nin “ Her Müslümanın Ortak Davası Kudüs” adlı eserini önermekteyim. İslâm dünyasının en saygın âlimlerinden biri kabul edilen, Dünya Müslüman Alimler Birliği eski başkanı, Avrupa Fetva Konseyi Başkanı, 10 yaşından önce Kuran hafızı olmuş Mısırlı bir alimin kitabı. Yani önce Üstad Ahmet Varol’dan bir Müslüman Türk olarak Kudüs davasını öğrenip ardından bir Müslüman Arap gözünden Kudüs’ü okumalıyız.
Prof.Dr Yusuf El Karadavi, Kudüs’ün ilk kıblemiz oluşu, İsra ve Miraç’ın şehri, Bereket ribat ve cihat şehri, Ayetler ve hadisler ışığında Kudüs gibi konularla Kudüs’ün bir Müslüman olarak bizim için önemiyle başlıyor kitabına. Ardından İslami fetihler, Osmanlının Kudüs’e hizmetleri, Filistinlilerin Allah’a teslimiyeti, Arpların acziyeti ile mevcut durumu ortaya koyuyor. İsrail trajedisi, Müslümanların zaafı, Amerika’nın nüfusu ve hegemonyası, dünyanın sessizliği konularıyla da Alimlerin neler yapması gerektiği ve yapmadığını anlatarak Alimlere çağrı ile kitabına son veriyor. Bu kitap Özgür bir Kudüs için her Müslümanın ortak bir bakış açısı edinmesi gerektiğini ortaya koyan muazzam bir eser.
Bu kitabın ardından zihinlerinizde oluşacak daha derin sorular için de önereceğim üçüncü kitap bir komisyon tarafından kaleme alınan “Kudüs Tarihi” kitabı olacak. Hemen baştan uyarayım, Musa İsmail Basit, Hamza Zîb Mustafa, Gassân Musa Muhîbiş ve Said Süleyman Kîk tarafından hazırlanan kitabın tek eksiği çevirisinin tam ve anlaşılır olmaması olduğunu düşünüyorum.
Komisyonun bu kitabında İslam öncesi Kudüs’ün tarihi, Kudüs’ün coğrafi konumu, şehrin su kaynakları, tarihteki Kudüs isimleri, Şehrin surları kapıları, Kenanlılar dönemi, İbraniler dönemi, Firavunlar dönemi, Demir çağı, İbrani Krallığı, Süleyman’ın krallığı, Asurlular dönemi, Babil yönetimi, Pers yönetimi, Yunan yönetimi derken çağ çağ neler yaşandığını ortaya koyuyor. Yetmiyor Aksa’nın fazileti, Aksa’da namaz kılmanın önemi, Hz Ömer dönemi, Müslümanların gayrimüslimlere davranışı, Kubbetüssahranın inşası, Emevilerin faaliyetleri, Haçlı dönemi, Tolunoğulları dönemi, Akşitlerin dönemi, fatimilerin dönemi gibi bölümlerle Müslümanların Aksa’ya hizmetlerini anlatıyor. Yaklaşık 10 sayfayı bulan içindekiler kısmından da anlaşılacağı üzere bu kitap, Hıttın savaşından Selahaddin Eyyubiye, Sultan zahir’den 1.Selim dönemine, 2.Mahmut döneminden Abdülhamid Han’a Kudüs ve Mescid-i Aksa hakkında yüzlerce detaylı bilgiyi içeriyor. Maalesef bu kapsamlı ve detaylı eser, paragraf kopuklukları, anlatım bozuklukları ve devrik cümleler ile tam aktarılamamış. Ama bunu bilip okuduğunuzda tam bir kaynak kitap olarak yerini alacaktır.
Bu arada şunu da belirteyim, bu kitaplar birçok yayınevi tarafından basılmaktadır. Mesela Nida Yayınevi bu üç kitabı da basmakta ve bittikçe de basımını yenilemeyi sürdürmektedir. Böyle güzel bir hizmetten dolayı kendilerini tebrik ediyorum. Yani kitaplara ulaşamama sorununuz bulunmamaktadır.
Bu üç kitabı okuyanlara dördüncü olarak önerilecek kitaplar çok değişkenlik gösterebilir. İlk üç kitapla belli bir altyapıyı alanlar farklı yönlerde okumalara eğilebilir. Elbette sizlere birçok kitap önermek isterim.
Örneğin Kenize Mourad’ın “Toprağımızın Kokusu” ile bugün liberal bir hayat süren bir padişah torununun İşgal altındaki topraklara gidip oradaki Yahudi, Hıristiyan ve Müslümanlarla gerçekleştirdiği röportajları gözyaşları içinde okumanızı tavsiye edebilirim. Ya da Cumhurbaşkanı baş danışmanımız da olan Sefer Turan’ın “Allah’a Ismarladık Kudüs” eseri ile o toprakları terk etmenin ne demek olduğunu okumanızı da önerebilirim.
Belki de kitabında Allah’a inanmadığını açık açık yazan dünyaya sol pencereden bakan Faik Bulut’un “Filistin Rüyası” kitabında Filistin’de sol bir devlet kurmak için işgalci İsrail hapishanelerinde nasıl işkenceler gördüğünü anlatmasını da okumanızı söyleyebilirim.
Belki de Nuri Pakdil ‘in “Anneler ve Kudüsler” şiirlerini okumalısınız ya da Filistinli şair Mahmut Derviş’in “Yalnızlık Yenilemeden Kendini” şiirlerini okumalısınız.
Ne bileyim Naci El Ali’nin “Hanzala” çizim kitabında çizgileri seyretmeli ya da Ari Folman ve David Polonsky adlı Yahudilerin kendi katliamları ile yüzleşmeye çalıştıkları “Beşirle Vals” adlı çizgi romanda bulmalısın kendinizi.
Dedim ya okunacak, bilgi alınacak ardından da konuşulacak ve anlatılacak çok kaynak var. Ama asıl olan kendimizi yenmek ve “Oku” emrinin de gereği olan okumalara geri dönebilmek.
Özgür bir Kudüs’te bir araya gelebilmek temennisiyle
Tevfik YAZICILAR
30 Ağustos 2010
Kırlangıç Dergisini okumak isterseniz HEMEN İNDİR tıklayın