Rusya Üzerine Bir Analiz…
Türkiye’de gözler Arap Baharına çevrildi. Birbiri ardına domino taşları gibi devrilen diktatörlükler, BM de yankılanan Bağımsız Filistin çağrıları ve Arap ülkelerinde boy gösteren Başbakan Erdoğan’ın laiklik çıkışları. Herkes ilgiyle neler olduğunu seyrediyor.
ABD ve Avrupa Birliği ülkeleri ise açılan yeni pazarları paylaşmanın peşinde. Libya’nın paylaşımı için sıraya giren Fransa, İtalya ve ABD diğer yandan Mısır, Tunus ve Yemen’de petrol ve yeraltı madenlerinin işletmesini adeta aç sırtlanlar gibi aralarında halletmenin peşindeler. Dünyada yeni açılan kocaman bir pazarın paylaşımı yaşanıyor.
Ancak tüm bunlar olurken Türkiye gündeminden uzak kalan ancak dünyanın gidişatını damgasını vuran bir başka gelişme daha var. Rusya ve hinterlandında meydana gelen hareketler ne yazık ki bizlerin gündemine hiç getirilmiyor.
Peki tam olarak neler oluyor. Rusya’da 3 yıl önce bir değişim oldu. Dimitri Medvedev, Putin’le anlaşarak cumhurbaşkanlığını devraldı ve bu güne kadar coğrafyada deyim yerindeyse bir kan gölünü yönetti. Şimdi ise oyunun ikinci bölümüne geçildi ve Medvedev koltuğu yeniden Putin’e devrediyor.
Peki bu ne anlama geliyor. İşte tam da bu noktada şunu söylemekte fayda var. Rusya “Dünya siyasetinde bende varım” demek için kendi hinterlandını karıştırıyor ve kendine yeni pazarlar açmaya hazırlanıyor. Rusya’nın dünyadaki bu yeni paylaşıma kayıtsız kalmayacağını ilan ettiğini de söyleyebiliriz.
İşte bu noktada Türkiye’nin gözünü dört açması gerekiyor. Çünkü Rusya’nın hinterlandı bizimde hinterlandımızda yer alıyor. Sanki adına “Arap Baharı”na nispet olsun diye “Türki Cumhuriyetler Kışı” denilecek olan bir kaos ortamı var.
Şöyle ki ;
Kazakistan’da uzun bir süredir meclis alt komisyonunda görüşülen “Dini Birimler ve Faaliyetler Yasa Tasarısı” ile devlet dairelerinde mesai saatlerinde namaz kılmak yasaklanıyor. Yasayla devlet dairelerindeki tüm mescitler kapatılacak ve % 70 i Müslüman olan Kazakistan’da kaos ortamı başlamış olacak.
% 98’i Müslüman olan Tacikistan’da ise 18 yaşından küçüklerin camilere girmesi, eğitim için yurt dışına çıkması “Çocukların terbiyesi ve eğitimde velilerin sorumluluğu yasası” adı altında bir kanunla yasaklandı. Tacikistan’da dengeleri alt üst eden bu gelişmenin de ardında Rusya kendini gösteriyordu.
Kardeş ülke olarak bağrımıza bastığımız Azerbaycan’da ise uzun süredir yaşanan başörtüsü sorunu, eğitimin her alanında başörtüsünün yasaklanmasıyla son buldu. Yüz binlerce insanın meydanlara dökülmesi ile karıştırılan Azerbaycan’da başlayan başörtüsü zulmü tüm tepkilere rağmen acımasızca devam ederken yeni olayların patlamasının an meselesi olduğu gözlerden kaçmamalı.
Çeçenistan’da yaşananlarsa son günlere Türkiye’de yaşanan Çeçenlerin Şehit edilmesi olayıyla bir nebzede olsa gözler önüne serilmiş olsa da İslam Coğrafyasında adı Kafirov olarak teleffuz edilen Kadirov adlı zalimin yaptıkları hep gözlerden saklanıyor. Kafkasya cihadının liderleri Çeçen komutanlarının eşleri ve ailelerine yapılan zulümler ne yazık ki ne Türk kamuoyunda nede İslam coğrafyasının gündeminde yerini bulamaz oldu. Rus zulmü ve kanla idare edilmek istenen Çeçenistan’da da bir kıyamın yükselmesi an meselesi
Özbekistan ise Rusya’nın hinterlandında olan bir başka mazlum halkın ülkesi. Özbekistan Muhalif Hareketi Rusya Sorumlusu Fuad Rüstemhojaev birkaç gün önce evinin önünde Rusya’nın piyonu olarak Özbekistan’ın Devlet Başkanı olan Kerimov’un adamlarınca şehit edildi. Rusya’nın Özbek halkının İslama yönelmesinden rahatsızlığını açıkça ortaya koyan bu Müslüman liderlere suikastleri de maalesef Türkiye’nin gündeminde gerekli yerini bulamadı.
Rusya bir yanda hinterlandında gördüğü Türki Cumhuriyetleri karıştırmakla buralara müdahale hakkının olduğunu ortaya koyarken diğer yanda bir başka coğrafya olan ve kendi uzantısı saydığı Doğu Avrupayı da karıştırmayı ihmal etmiyor.
Bulgaristan son günlere ırkı gösterilere sahne oluyor. Romanlara karşı başlatılan ayaklanma Bulgaristan’da yaşayan Türkleri de kapsayarak her gün büyüyor. Filibe’de başlayan ırkçı protestolar Başkent Sofya’dan, Varna, Rusçuk, Blagoevgrad ve Burgaz kentlerine kadar her bölgede kendini göstermeye başladı. Ülke adeta tam bir barut fıçısına döndü.
Kosova’da yaşanalar ise tam bir ibret vesikası. Kosova bağımsızlığını ilan edeli üç yıl olsa da buradaki Sırp azınlık yeni devletin otoritesini tanımamakta ısrarlı. Ruslardan gerekli desteği alan Sırplar Kosava’nın kuzeyinde yer alan iki sınır kapısına Kosova yönetiminin gümrük görevlilerini yerleştirmesini bahane ederek bölgede adeta katliamın fitilini ateşledi. Günlerdir yaşanan kaos Sırpların bölgedeki Birleşmiş Milletler Barış Gücü askerlerine saldırmasına kadar vardı. Olaylarda 15 Sırp yaralanırken ertesi gün Sırp saldırılarıyla 7 Arnavut yaralanmasıyla bölge yeni bir savaşa hazır hale geldi.
Olayların tırmandığı Kosova’da gelinen son noktada Rusya’dan işin gerçek yüzünü ortaya koyan bir açıklama geldi. Rusya’nın Nato daimi temsilcisi Dmitri Rogozine Kosova’nın 3. Dünya Savaşını başlatabileceğini dile getirdi.
Kısacası dünyada sınırların yeniden çizildiği, diktatörlerin yerini sözde demokrasilere bıraktığı bir dönemde Rusya paylaşımda yerimi alamazsam 3. Dünya savaşının fitilini ateşlerim dedi.
Şimdi Türkiye dış işlerinin sahte başarı hikayelerini bir yana bırakarak gerçek ataklar yapmasının vaktidir. Komşularla sıfır sorun adı altında başlayan ancak gelinen süreçte tüm komşularıyla sorun yaşayan Türkiye’nin dış işlerinin kendisine gelmesi ve dünyada söz sahibi olmanın Amerikanın Stratejik ortağı olmaktan geçmediğini anlaması gerekiyor.
Tevfik YAZICILAR
29 Eylül 2011
Değişen bişey yok halaaaaaa…