General Allenby’nin Hatıratı

General Allenby’nin Hatıratı- Arap Ayaklanması ve Filistin’in Osmanlı’dan Kopuşu

Yrd. Doç. Dr Faruk Yılmaz’ın hazırladığı kitap İz Yayıncılık tarafından 2013 yılında basılmış. Kitap aslında beş ayrı kitaptan parçaların birleştirilmesiyle oluşmuş. Faruk Yılmaz giriş yazısında 10. Sayfa da Filistin ve Arap topraklarını kaybetmemizde büyük parmağı olan Almanların edebiyatından bir örnekle “Bir devlet ile diğer bir devlet arasında hak yoktur. Böyle bir hak kabul etmek zaaftır. Devletler arasında bir tek hukuk desteği vardır. O da kuvvettir, kuvvetli olan haklıdır” sözlerini aktararak o dönem müttefikimiz olan Almanların bile ne derece batı medeniyetin rezaletine batmış olduğunu ortaya koymaktadır.

12 sayfada ise Dostoyevski’nin 1877 de yazdığı satırlar diyerek aktardığı şu satırlar beni şaşırttı doğrusu “ Evet, İstanbul bizim olacaktır. Bizim olmalıdır. Yalnız çok önemli bir liman olduğu için değil., yalnız Rusya gibi dev bir devletin kapalı bulunduğu odadan çıkıp, açık denizlerin havasını teneffüs etmesi için değil, doğu Hristiyanlığının ve dünyadaki bütün ortodoksluğun geleceği için, birliğini tamamlaması için bize lazımdır.” Gel de şok olma değil mi?

Kitabın ilk kısmı “İngiliz Casusu Lawrens’in Hatıraları” kitabından bir parça oluşturmuş. Gizli arap örgütlerini kurduran Lawrens, Şerif Hüseyin’in nasıl ihanete sürüklendiğini Cemal Paşa’nın hatalarını ve Arap Başkaldırı hareketi ortaya koyuyor.

İkinci kısımda Eyüp Sabri Akgöl’ün “Bir Esirin Hatıratı ( Esaret Hatıraları)” kitabından bir parça yer alıyor. İngilizlerin Mısır’da Türk esirlerine davranışlarını ortaya koyan bu kısımda yüreği parçalanmayacak bir okuyucu olduğunu düşünmüyorum.  Bu kitabı da muhakkak alıp okumalıyım.

Bu arada bazı Arapların özellikle de Kudüslülerin Türklere bakışını kitabın 35. Sayfasından küçük bir örnek ile göstermek isterim;  “Kudüs’ü Şerif ve Nablus’dan pek çok eşraf getirilmişti. Esat Şakir Efendi, altmışbeş yaşlarında ihtiyar bir zattır. Şeyhü’lulemadan sayılan bu ihtiyar, Türk ordusuna ve bilhassa Cemal Paşa’ya bağlılığından dolayı tutuklanarak oraya sevk edilmiş ve İngilizlerden pek çok işkence ve hakaretler görmüştür. Aylarca hapishanelerde yatırılmış, başından sarığı, üzerinden elbiseleri alınarak ve anadan doğma çırılçıplak soyularak teşhir edilmiştir. Esad Şakir Efendi bu kadar ağır hakaretlere karşı metanetini asla bozmamış ve İngilizlerin maksat ve arzularına hiçbir suretle baş eğmemiştir. Açıkça “Türkler ölmez, öldürülemez bir unsurdur. Çünkü İslam’dırlar. İslamiyet ölmez, yaşar ve Türklerde yaşayacaklardır” diye bağırmaktan vazgeçmemiştir.

Ancak Esaret Hatıraları’nı okurken Mısır’da İngiliz esareti altında Ermeni doktorlar tarafından gözlerine mil çekilen, gözleri oyulan ve o halde esaret günlerini tamamlayan binlerce Osmanlı askerlerini okudukça insanın gözlerinden yaşlar damlamıyor da değil.

Kitabın üçüncü kısmını Falih Rıfkı Atay’ın “Zeytin Dağı” isimli eserinden bir parça oluşturmuş. Filistin ve Suriye hezimetinin anlatıldığı kısımda “Ahmet’imi gördünüz mü?” diye haykıran Osmanlı anasına verilemeyen cevapları ve bu harbe niye girdiğimizin öyküsü yer almış.

Dördüncü kısımda ise Osmanlı 6. Ordu ve TBMM Birinci Ordu Komutanı General Ali İhsan(Sabis)’in Filistin cephesi ile ilgili hatıralarından bir kesit okuyoruz. Bu kısımda da Almanların iç karışıklıkları, Osmanlı subaylarının alman subayları ile uyumsuzlukları, Arapların kışkırtılmaları ve Osmanlı ordularının biçareliği ortaya serilirken, Türk ordusunun o topraklardan nasıl uzaklaştığı ve onları yapalanız kurtlara emanet ettiği anlatılıyor.

Kitabın son kısmı ise Kudüs’ü teslim alan Filistin den Suriye’ye Arap topraklarını Osmanlının elince çekip alan İngiliz kumadan General Allenby’nin hatıratından oluşuyor.  Morning Post Gazetesinde neşredilen Generalin raporunu görüp tercüme ederek 21 Ocak 1919 da yayınlatan Anadolu Hisarı Ağır Topçu Üsteğmeni Hikmet’in kitabını okuyoruz bu son bölümde de.

Osmanlı ordusunun başsızlığını, askerin direncini ama komutanların mağlubiyetini zafer çığlıkları atan bir İngiliz teröristinin kaleminden okuyorsunuz. Koskoca Arap yarımadasının elimizden kayıp gitmesine izin veren içimizdeki hainlere lanet okurken hangi pazarlıklarla oraları terk ettikleri ve o insanları mahvolmaya ittikleri bilinmeyen sözde komutanları kazıklara oturtmak geçiyor içinizden. Bugün bizlere büyük komutanlar olarak tanıtılan, bir avuç İngiliz teröristinden korkup Anadolu’ya kadar kaçan rezil komutanları görüyoruz kitapta aslında.

Kitabın sonunda da yaklaşık 100 fotoğraf yer alıyor. O günleri oradaymış gibi yaşamanızı sağlayacak bu tarihi fotoğrafları kitabı okumadan önce inceleyin derim. Önce fotoğraflara bakın ki okuduklarınız daha bir anlam kazansın. Mesela fotoğrafların birinde ünlü şair Namık Kemal’in oğlu olan Kudüs Mutasarrıfı Ali Ekrem beyin 1906 da Kudüs’te çekilen fotoğrafı ile karşılaştığında hem Namık Kemal hem de Kudüs bir kez daha geçer zihninden.

Hadi iyi okumalar size.

 

Tevfik YAZICILAR

11 Haziran 2018

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.