Yazar Çiğdem Tan’ın ilk kitabı “Kahramanım” Cinius Yayınevi tarafından basıldı.
Dört yaşındaki bir kız çocuğunun gözünden hayatı anlamaya, anlamlandırmaya, yorumlamaya çalışan “Kahramanım”; 1980’lerin küçük bir şehir köyünden yansıtılan duygu yüklü bir öykünün içine gizlenmiş onlarca farklı yaşamı, Bahar’ın sade ve duru anlatımıyla okurla buluşturuyor.
Kitabın Önsözü:
Hayatım boyunca hep düşlere inandım. Gerçek yaşam öyküleri dinledim, gözlemler yaptım, bu gözlemleri babamın masallarıyla yoğurup bitmek bilmeyen düşlerimle bezeyerek büyüklere masallar yazdım…
2014 yılının Kasım ayında, dokuz günde kaleme aldığım en benim öyküm Düş’e, küçük bir değişiklikle, “Kahramanım” adını verdim. Çünkü hikayede düşlerin ötesine geçen kahramanlar vardı.
Bu öyküde herkes kendine farklı bir kahraman seçecektir. Benim öyküdeki kahramanım kim? İşte onu gerçekten bilemiyorum.
Hikayeyi okur için detaylandırmam gerekirse, “Hasta bir çocuk olarak dünyaya geldiyseniz; etrafınızdaki herkesin size vermesi gereken gerçekçi bir cevap, yapması gereken samimi bir açıklama, uzatması gereken bir yardım eli olmak zorundadır.” diyebilirim. Bu açıklama ihtiyacını, yaşadıkları ve gördükleri ile avaz avaz haykıran Bahar’ın hikayesindeki düşünsel altyapı, benim için en başta sistemin sorgulanmasına denk düşmekte. Tedavilerin psikolojik destek ile bir arada verilmesinin önemini vurgulamaya çabalarken ülkedeki sağlık sisteminin; sağlıklı çocuklarla sağlıksız çocukların aynı süzgeçten geçtiğini gösterirken de eğitim sisteminin eksikliklerini, bütün bu eksikliklerin/yanlışlıkların bireyin o anki ve gelecek yaşamına yansımalarını vurgulamaya çabaladım.
Ayrıca bir çocuğun, zenginler ve fakirler; Ermeniler, Müslümanlar ve Museviler gibi birbirinden farklı yaşam tarzları sürdüren insanların bir arada bulunduğu Tarabya’da, 1980’li yıllarda gözlemlediği dünyaya dair anıları da yıllar içinde biriktirdiklerimdi.
Tüm bu birikimleri derleyebilmem için bana ilham ve güç veren sevgili ailem ile çok değerli yol arkadaşlarım Sevgi Ekmekçi, Aynur Tuğran, Kaan Yüksel, Hakan Ertan, Saliha Ercan, Nazife Uyanık, Devrim Mirza, Birsen Akgün, kuzenim Kadriye, değerli hocam Doç. Dr. Fahri Erenel ve kitapeditoru.com’a sonsuz teşekkürlerimi iliştirmek isterim. Şansımsınız…
Bir teşekkürüm daha var sahi: Sevgili editörüme. “Yapma,” dedilerse, “Profesyonel durmaz,” diye direttilerse de bu öyküyü anlatırken “sen” ve “ben” arasında üçüncü bir kişi olması fikrini içime sindiremediğim için, ‘benimle’ çalışmayı bizzat ben istedim. İyi bir yazar olduğumu iddia etmek için henüz çok erken. -Mücadelesini vereceğim.- Ancak kelimeleri ilmek ilmek ören özverili bir Türk Dili hayranı olduğumu biliyorum. Kendim kadar eleştirel bir yazarla hiç karşılaşmamış olmama ‘içten içe’ şükrettiğimi de…
Yazmaktan bunaldığım, pes ettiğim, “Buraya kadarmış,” dediğim tüm depresif zamanlarımda “Sen yaz, ben toparlarım,” dediğin için, hayallerime erişebilmem adına işi gücü bırakıp, şairin tabiriyle ‘yolun yarısı’ndan sonra, yapmak istediğim işin okulunu okuduğun, öyküler dinlediğin, anılar derlediğin, denediğin, inat ettiğin, hiç vazgeçmediğin için… İçimdeki koca gözlü, umutlu kız çocuğu:
İyi ki beni hep ayakta tutmaktasın…
Ve bir mukaddimede en sevdiğim kısım: İthaf…
Hiçbir sınavın hayatta kalma sınavından, hiçbir başarının da hayatta kalmaktan daha büyük olmadığını anlatmaya çalıştığım öykümü tüm emektar doktorlara,çocukluğumun en büyük armağanı sevgili dedeme,
biricik melek anneme ve modern Türk romanının kurucu ismi, ‘son üstadım’ Hâlid Ziya Uşaklıgil’e atfediyorum.
Sevgiyle,
Çiğdem Tan
Arka Kapaktan Alıntılar:
“Saçlarımı öptü, derin bir oh çekti, gözlerinin yaşını gizlemek için başını saçlarıma gömdü, dakikalarca öylece susup kaldık. Bir şeyler daha söylemek isterdi muhtemelen… Güzel şeyler… Ama onun da benim gibi boğazına oturan bir şeyler olduğunu anladım, sustuk, iç çektik. Yaşamımın en duygusal anıydı.”
“Hayattaki en büyük ihtiyacımız gerçeği bilmekti. Kendi gerçeğimizi bilmek, neler olup bittiğini anlayabilmek… Sonrasında da şüphesiz bir sevgi.”
“Yaşayanlar belki farkında değillerdi ancak evin her yeri hasta kokuyordu ve ben hayatımda en iyi o kokuyu tanıyordum.”
“Beş ay sonra bir hastane odasında uyandığında, yüzünün yarısının da romanının da yandığını öğrenmiş ve o dakika aklını yitirmiş.”
“Yazık ki o yaz duaya ihtiyacı olan sadece ben değildim. Küçük köyümüz Tarabya’dan o sene ardı ardına ülkenin en garip ölüm haberleri yayıldı.”
“Onursuz yaşamış olabilirdi de. Ancak kesin olan bir şey varsa, onurlu öldüğüydü.”
“Hayli ilerlemiş Türkçesi ile anneme şöyle demişti: “Yüz kere daha dünyaya gelsem yine kocamla evlenirdim!”
“Gözlüklerinin ardından seçilebilen ifadesiz gözlerinde yüz bin yılın yorgunluğunu taşıyan kentli insanların depresifliklerine 80’lerin Tarabya’sında yer yoktu.”
“Büyüdüğümde bir gün en az onun kadar âşık olmak, aşk için uzaklara gitmek istiyordum; tıpkı onun gibi. Sonra da bütün gördüklerimi bu küçücük koyda unutmak…”
Çiğdem Tan Kimdir?
Ekim 1978’de İstanbul’da, ailesinin ilk çocuğu olarak dünyaya geldi. İlk ve orta öğrenimini İstanbul’da tamamladı. Anadolu Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirdi.
Çocukluğundaki İstanbul’a ve “memleketim” dediği Tarabya’ya dair renkli anılarını çarpıcı hayal gücü ile zenginleştirip ustaca harmanlamayı başarabildi. Eserin tüm editöryel çalışmalarını kendisi gerçekleştiren yazar, öykünün büyükçe bir kısmını dört yıl evvel, dokuz günde tamamladı.
Bu eserin içindeki Harutyan, Abdi ve Rosemary’nin hikâyesini derlediği “İnsan Güzeldir” adlı öykü ile 7. Fakir Baykurt Öykü yarışmasında dereceye girerek üçüncü oldu.
Hayatı “Yazmak için malzeme ile dolu renkli bir alan” olarak tanımlayan yazar, editör olarak çalışmakta ve gönüllü olarak Osmanlı Türkçesi eğitmenliği yapmakta, yine gönüllü olarak çeşitli sosyal sorumluluk çalışmalarında bulunmaktadır.