
Elif Soykan’dan Mizahi ve Felsefi Bir İlk Roman: “Ben Ne Zaman İnsan Olacağım?”
Elif Soykan, ilk kitabı “Ben Ne Zaman İnsan Olacağım?” ile edebiyat dünyasına mizahi ve felsefi bir giriş yapıyor. İnkılâp Kitabevi’nin yükselen markası Üçüncü Göz’den çıkan bu eser, yaşamda sonsuz bir yolculukta olduğumuz fikrini temel alarak, tek amacı “insan olmak” olan bir ruhun varoluş macerasını anlatıyor.
Kitapta, elmadan başlayıp yıllarca farklı bedenlerde yeniden hayat bulan bir ruhun trajikomik serüveni işleniyor. İnsan olma isteği bir türlü karşılık bulmayan ve insan dışında doğduğu her bedende isyan eden bu ruh, Evren’den yardım istemesiyle kendini bambaşka bir diyarda buluyor. Ancak insan bedeninde doğmanın hiç de düşündüğü gibi olmadığını anladığında ise artık çok geç oluyor. Büründüğü bedenleriyle yaşadığı karmaşık ilişkiler onu yeni bir isyana sürüklüyor ve ruh, bir kısır döngünün içinde buluyor kendini. Bu döngüden kurtulmanın tek yolunun, sonsuz oluş yolculuğunda kendini bulmaktan geçtiğini anladığında ise gerçek yolculuğu başlıyor.
Mizah Yoluyla Varoluşsal Sorgulamalar
Elif Soykan’ın absürt öğelerle bezeli kurgusu ve akıcı diliyle kaleme aldığı “Ben Ne Zaman İnsan Olacağım?”, “İnsan olmak ne demek?” sorusunu mizah yoluyla sorguluyor. Sosyoloji eğitiminin ardından yurtdışında sinema ve televizyon alanında eğitim alan Soykan, ilk başta sinema filmi olarak kurguladığı kitabını ileride bir filme dönüştürmek istediğini de belirtiyor.
Kitap, okuyucuyu hem eğlendiren hem de düşündüren bir yolculuğa çıkarırken, yaşamın karmaşıklığını hafif bir tebessümle anlatıyor ve en zor soruların, en basit cevaplarda gizli olduğunu hatırlatıyor.
Editörlüğünü Funda Dündar’ın üstlendiği, kapak tasarımına Ece Koçal’ın imza attığı “Ben Ne Zaman İnsan Olacağım?”, raflarda ve internet satış sitelerinde okurların beğenisine sunuldu.
ELİF SOYKAN HAKKINDA
MSGSÜ’de Sosyoloji okudu, ardından yurtdışında Sinema & TV eğitimi aldı. Reklam ajanslarında çalıştı, kültürel eğitim danışmanlığı yaparak dünyayı gezdi. Köklerini derinlere gömmek yerine yeryüzünde bırakan bir ağaç misali, salına salına yaşayarak hem kendine hem de hayata bağlanabileceğini keşfetti ve kendi mutluluğunu buldu. Aslında, çocukken asansör kapısındaki “2 Kişiliktir” yazısını görüp evine çıkabilmek için birinin daha gelmesini bekleyecek kadar kurallara sadık bir çocuktu. Ama içine doğduğu hikâye ve zaman zaman düştüğü trajikomik olaylar, dünyayı aynı ciddiyetle algılamasına izin vermedi. Anıları, yıllar sonra kulağına birer fıkra olarak dönmeye başlayınca, akıl sağlığını korumanın en iyi yolunun mizaha sığınmak olduğunu fark etti. Rüyalarını unutmamak için başladığı yazma macerası da reklam metinleri, köşe yazıları ve makalelerle devam etti. Böylece ilk kitabı Ben Ne Zaman İnsan Olacağım?’ı kaleme alarak hem yazmaya hem mizaha olan borcunu ödemeye başladı.