
Tove Jansson’dan Otobiyografik Bir Çocukluk Portresi: “Heykeltıraşın Kızı”
Kuzey edebiyatının güçlü temsilcisi Tove Jansson‘ın otobiyografik öğeler taşıyan kitabı “Heykeltıraşın Kızı”, Ayrıntı Yayınları etiketiyle okurlarla buluştu. Ali Arda’nın İsveççeden çevirisiyle Ayrıntı Yayınları’nın Edebiyat dizisindeki yerini alan bu eser, yaratıcı bir evde büyüyen küçük bir kızın çocukluk portresini sunuyor.
“Heykeltıraşın Kızı”, sanatçı bir ailede büyümenin sıradışı atmosferini, çocuksu bir merak ve ince bir mizahla anlatıyor. Annesi çizer, babası ise heykeltıraş olan Tove Jansson, çocukluğuna dair sade, samimi ve etkileyici anılardan oluşan kısa hikâyelerinde, büyümenin karmaşık duygularını, korkuları, hayalleri ve merakları da zarif bir dille işliyor.
Tanımlara Meydan Okuyan Bir Yazarın Çocukluk Aynası
Tove Jansson, tanımlanmış her şeyle şiddetli bir geçimsizlik içerisindedir. Ona göre adlar ve sıfatlar bir şeyleri işaret etmekten çok, onları şekillendirir ve kurumsallaştırır. “Teselli etmek, hayranlık duymak, boyun eğmek, sere serpe bir erkeğe bağlanmamak ve savaşa yem olacak bir çocuk yapmamak için” evlenmeyen Jansson’ın, Nazi Almanya’sını eleştirdiği sivri dilli karikatürleri dahi Finlandiya devletiyle başını belaya sokmuştur.
Yazar, “çocukluğun” imal edildiğini, çocukları terbiye etmek için sürü misali içine kapatan bir çit olduğunu düşünür. Kitaplarında çocukluk değil, çocuklar vardır. Bu çocuklar, baktıkları her şeyde bir çatlak bulup içine dalarlar, çatlağı büyütür ve o şeyin bir şeyi göstermekten çok bir şeyi örttüğünü gösterirler. Dahası, büyüklerin dil ve davranışlarını taklit ederek “yetişkinliğe” ve “olgunluğa” başka bir ayna tutarlar; bu ayna onlara ne kadar sakil olduklarını yansıtır.
“Heykeltıraşın Kızı”nda, karakterlerin ve olayların kendi halleri, Tove’nin ailesinin karakterleri ve olayları görme tarzı, Tove’nin ailenin (büyüklerin) diliyle karakterleri ve olayları görme tarzı ve nihayet Tove’nin baktığı her şeyde bir delik açıp paralel bir dünyaya geçmesi gibi dört farklı bakış açısı iç içe geçer.
Yazar, dünyalar arasında kayıp durur; anlatı bazen bildik bir şarkı, şiir yahut öyküyle yamalanır, yahut bunların ucundan tutup başka bir sona çekilir. Tove Jansson, “Baba ve Deniz”de çatlatmaya başladığı Mumi Vadisi’ni ve Ailesi’ni, bu öykülerle ünlenmiş bir yazar için akla hayale sığmayacak bir şey yaparak, öyküden çıkarır. “Heykeltıraşın Kızı”nda ise bunun neden böyle olduğunu ve Tove Jansson’ı fantastik ve sahici kılan şeyin tüm ipuçlarını buluruz.
TOVE JANSSON HAKKINDA
Tove Jansson (1914-2001)Finlandiya İsveçlisi heykeltıraş bir babayla, İsveçli çizer bir annenin kızı olarak dünyaya gelmiştir. İki erkek kardeşi de sanatçı olan Tove’nin çocukluğu bohem bir burjuva çevrede geçmiştir. Yazlarını geçirdikleri Finlandiya Körfezi’ndeki takımadalar, Mumi kitaplarında resmettiği çevreye ilham vermiştir.
Her zaman sanatçı olmayı istemiş olan Tove, Stockholm, Helsinki ve Paris’te değişik sanat okullarında eğitim almıştır. Otuzlu ve kırklı yıllarda savaş yıllarındaki gündelik hayatı ve politikacıları hicveden karikatürleriyle ünlenmiştir.
1945 yılında yayımladığı ilk Mumi kitabı Mumiler ve Büyük Sel Baskını’nda Garm dergisinde çizdiği figürlerden yararlanmıştır. Kendi deyimiyle ilk başta bir oyun olarak başlayan yazarlığı, daha ilk kitabından itibaren ciddiyet kazanmış, Kuyruklu Yıldız Geliyor’la devam eden Mumi serisi sekiz kitaba çıkmıştır. Bu serinin üçüncü kitabı Büyücünün Şapkası’yla büyük bir başarı sağlayarak ünlü çocuk kitapları yazarları arasına katılmıştır. Ellinin üzerinde dile çevrilen Mumi kitapları tiyatro, sinema ve operaya uyarlanmıştır.