Amr Musa’nın Hatıralarında Arap Siyaseti ve Erbakan
Mısırlı siyasetçi Amr Musa, Mısır, Arap ve Dünya siyasetinde uzun bir yolculuk yaşadı. Musa, yıllar süren tecrübesinin bir ürünü olarak, hatıralarını yazarak kitaplaştırdı. Üç bölümden oluşan eserine “Kitabiyat” ismini veren Musa, yıllarını geçirdiği siyaset alanındaki tanıklıklarına yer veriyor.
655 Sayfadan oluşan kitapta, Çocukluğundan (1936) 2001 yılında Mısır Dışişleri Bakanı olmasına kadar yaşadıklarını anlatan Musa, Mısır, Arap Dünyası ve Uluslararası düzeyde siyasetçilerle yaşadığı kulis anılarını anlatıyor. Bu anıları önemli kılan onun çok sayıda üst düzey Arap siyasetçiyle birlikte çalışması ve Arap Birliği Genel Sekreterliği yapmasıydı. Bu yazıda, Amr Musa’nın Kitabiyat adlı eserinde yer verdiği bazı özel anıları aktaracağız.
Mübarek: Bu Adam (Hafız Esed) kendinden bile şüphe ediyor
İsrail’in “Ortadoğu Pazarı” adı altında bölgede bir ekonomik topluluk kurma çabasına giriştiği 1994 yılının Kasım ayında, Amr Musa, Mısır Dışişleri Bakanıydı. “İsrail’in Arap Birliğine büyük bir darbe indirme” çabalarına karşı Mısır, Suriye ve Suudi Arabistan arasında koordinasyon kurmak amacıyla Suudi Arabistan’a gitti.
Musa, Suudi Arabistan’da yaşadıklarını şöyle aktarıyor; “Suudi Arabistan’a gittiğimde Kral Fahd Bin Abdulaziz ile görüştüm. Ona, Simon Peres, Arap Coğrafyası asrını bitirmek istiyor. Bu durum, Riyad, Kahire ve Şam arasında koordineli çalışmayı gerektiriyor dedim. Kral Fahd, biraz düşündükten sonra ‘Bir kongre düzenlenmesi fikrine katılıyor ama bu kongre mutlaka Mısır’da düzenlenmeli, çünkü Mısır bizim büyük kız kardeşimizdir’ dedi. Kendisine Mısır Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek’in, toplantının Suudi Arabistan’da gerçekleştirilmesi teklifini sunmak için geldiğimi, buradan da Şam’a geçeceğimi söyleyince, ‘Bu toplantı kesinlikle Mısır’da olmalı’ dedi. Ayrıca bana elindeki tesbihi hediye etti.”
Kral Fahd ile görüşmesinden Şam’a giden Musa, burada Hafız Esed’le olan görüşmesini anlatıyor: “Şam’da Hafız Esed ile görüştüğümde bana sürekli ‘Kral Fahd, üçlü toplantıya hazır olduğunu mu söyledi’ sorusunu soruyordu. Ben de evet diyordum. Bu soruyu birkaç kez sordu ben her seferinde evet dedim. Esed bana, ‘Bir tarih üzerinde anlaşacak mıyız? Yoksa bu sadece laf mı?’ diye sordu. Tabii ki bir tarih belirleyeceğiz sizin bu konudaki görüşünüzü almaya geldim diye cevapladım. Esed, ‘Suudi Arabistan mı sana bunu söyledi?’ diye sordu. Evet sayın Başkan dedim. Mısır’a döndüğümde öğrendim ki Hafız Esed, üçlü görüşme üzerinde anlaşma sağlanıp sağlanmadığını Suudi Arabistan’dan teyid etmiş. Suudi Arabistan, Mısır’a Hafız Esed’in kendilerine böyle bir soru sorduğunu bildirmişti. Mübarek bunu duyunca uzun süre güldü. ‘Bu adam çok şüpheci, kendisinden bile şüphe duyuyor’ dedi.
Katar ve Politikaları
Amr Musa, Dışişleri Bakanlığı dönemindeki Mısır-Katar ilişkilerine de kitabında yer veriyor. Dönemin Katar Dışişleri Bakanı Hammad Bin Casim ile büyük bir yardımlaşması olduğunu söyleyen Musa, Bin Casim’e dair şu anısını aktarıyor; “Hammad Bin Casim ile bu kadar servet biriktirdiğin yeter diye şakalaşıyordum, ‘Ben Arap Dünyası’nın en zengini olmak istiyorum’ diyordu. Bir gün Katar Emiri Hammad Bin Halife’ye, Hammad Bin Casim milyara ulaştı mı? diye sordum, Emir, gülerek, ‘… oğlu en zengin Arap olana kadar rahatlamayacak’ dedi.
Kitabın başka bölümünde geçen bir hatırada, Yemen Cumhurbaşkanı Ali Abdullah Salih ve Katarlı yetkililer arasındaki bir olay aktarılıyor. Musa şöyle yazmış, “Katar Emiri Hammad Bin Halife, Hüsnü Mübarek ile aralarında geçen şakalaşmaları anlatmayı çok seviyordu. Bu hikayelerden en fazla güldüğü Hammad Bin Casim ile alakalı bir hikayeydi. Katar Emiri’nin anlattığına göre, Hammad Bin Casim’e ait bir uçağın Yemen Cumhurbaşkanı Ali Abdullah Salih’in Doha havalimanında uçağı çok beğendiğini görünce uçağın Salih’e tahsis edilmesini emretmiş. Böyle bir emri beklemeyen Bin Casim, uçağın yanında duruyordu. Hüsnü Mübarek, bu uçak meselesini hep şaka konusu yapıyordu. Her görüştüklerinde Bin Casim’e ‘Uçağını nasıl Salih’e verdin’ diye gülerek soruyordu, Bin Casim de ‘Uçağın yanındaydı sayın başkan diyordu’ Mübarek’te Mısır lehçesiyle espriler yapıyordu. Mübarek’in esprilerinden dolayı Bin Casim hep gülme nöbetine giriyordu.”
Mübarek’in İran Hassasiyeti
Amr Musa’nın kitabında yer verdiği hatıraları arasında İran-Mısır ilişkilerine dair bölümler de var. Musa, bu olaylardan Mübarek’in İran hassasiyetini ortaya koyan bir anısını anlatıyor. “Mayıs 1992’de henüz Dışişleri Bakanlığı’ndaki ilk yılımı doldurmak üzereydim. Dönemim İran Dışişleri Bakanı Ali Ekber Velayeti ile Jakarta’da bir kongre vesilesiyle bir araya gelmiştim. Bu kongrede düzenlenen mini zirvelerden birinde Velayeti ile tokalaştıktan sonra biraz sohbet ettik ve iki ülke arasındaki ilişkilerin ikili bir görüşmeyi gerektirdiği sonucuna vardık. Diplomatik bir görüşme olacağı için Velayeti görüşmenin nerede yapılacağını düşünmeye başladı. Ben görüşmenin kaldığı otelin kafeteryasında yapılmasını teklif ettim. Görüşmemizi kapalı bir yerde yapmamızı gerektirecek bir durum yok dedim.”
Musa şöyle devam ediyor, “Görüşmede konuştuklarımızı hemen bir raporla Kahire’ye bildirdim. Mübarek’e Tahran ile ilişkilerimizi konuşmanın vakti geldi diye bir not düştüm. Mübarek bu fikrimi şiddetle reddetti. Mısır’ın Körfez ülkeleriyle ilişkileri nedeniyle İran dosyasını açmak istemiyordu. Mısır-İran yakınlaşmasının Körfez ülkeleri tarafından tehdit olarak algılanacağını düşünüyordu. Mübarek’in İran hassasiyetini ortaya koyan başka bir anım da şudur; Mustafa el-Faki’nin Mısır’ın Viyana Büyükelçiliğini yaptığı 1995-1999 yılları arasında, yıllık iznini yapmak üzere Ramazan ayında Kahire’ye gelmişti. Dönemim Kahire Üniversitesi Siyasi Bilimler Fakültesi Dekanı Alieddin Hilal, kendisini Fakülte’nin yıllık iftar organizasyonunda ana konuşmacı olmak için davet etmişti. Faki, konuşmasını yaparken İran-Irak arasındaki gerginliğe değinerek, ‘Mısır olarak bu iki ülkeyle olan ilişkilerimizi korumalıyız’ dedi. Ertesi gün Mübarek beni aradı çok öfkeliydi. Bana, ‘Mustafa bizim dış siyasetimizi eleştirmiş’ diye çıkıştı. Benden Mustafa’ya tatilini yarıda keserek bir an önce Viyana’ya dönmesini bildirmemi istedi. ‘Bunu yapmazsa madem ki dış siyasetimizi beğenmiyor o zaman istifa etsin’ dedi.”
Erbakan, Türkiye ve İhvan
Amr Musa’nın hatıra kitabında Mısır-Türkiye ilişkilerine dair ilginç anektodlar bulunuyor. Musa’nın anlattığına göre; “90’ların ortalarında İslamcı Siyaset Türkiye’de güçlü bir şekilde var olmaya başlamıştı.. Burada, Mübarek’in 1996 yılının ortalarında Türkiye’ye yaptığı resmi ziyarete değinmek istiyorum. Erbakan’ın kısa Başbakanlık döneminde gerçekleşen bu ziyareti gerçekleştirdiğimiz günlerde, Türkiye ve İsrail arasındaki askeri işbirliğine dair Türk tarafına birçok eleştiri yöneltmiştik. Bu yüzden ziyaretin bir günden uzun olmamasını kararlaştırmıştık. Programımızda Başbakan Erbakan ile görüşme yoktu ama Erbakan, hoş geldiniz demek ve kendisi yeni Başbakan olduğundan Mübarek ile tanışmak için görüşmek istedi. Mübarek de görüşmeyi kabul etti.”
Musa, burada Erbakan-Mübarek arasında gerçekleşen görüşmenin ayrıntılarını aktarıyor. “Merhabalaşmalardan sonra Erbakan, Mübarek’e, ‘Sayın Cumhurbaşkanı sizden bir ricam olacak’ dedi. Mübarek, ‘Elbette Sayın Başbakan buyurun’ diye karşılık verdi. Erbakan, ‘Sizden İhvan-ı Müslimin liderlerini serbest bırakmanızı rica ediyorum’ deyince Mübarek öfkelenerek, ‘Bu mesele sizi neden ilgilendiriyor. Onları istiyor musunuz? Biz onları istemiyoruz. Eğer siz istiyorsanız onları alabilirsiniz’ diyerek, Erbakan’a sert bir karşılık verdi. Erbakan duyduğu cevap nedeniyle şok olmuştu. Mübarek, Erbakan’a sert bir dille ‘Bizim iç işlerimizi ilgilendiren böyle meseleleri bir daha açma. Ne senden ne de başka kimseden böyle bir şey duymak istemiyorum’ diye çıkıştı. Mübarek, bu soğuk diyaloglardan sonra bir süre Erbakan’a yüz çevirerek oturdu daha sonra da selam vererek görüşme mekanını terk etti.”
Kaddafi’den Makarna Hediyesi
Kitabın bu bölümünde, Erbakan-Mübarek arasındaki gerginliği, Libya’nın eski Lideri Muammer Kaddafi’nin her zaman tartışmalara neden olan tavırlarından biri aktarılarak gerginlik yumuşatılıyor. Amr Musa, Mübarek’in tanıklık ettiği bir Libya ziyaretinden ilginç bir anısını anlatıyor;
“Mübarek ve Eski Dışişleri Bakanı Butros Gali’nin, Libya’ya yaptıkları ziyaretlerden birine katılmıştım. Gali, bu ziyarette Kaddafi’nin önünde Afrika’ya dair oldukça coşkulu bir konuşma yapıyordu. Bu konuşma Kaddafi’nin çok hoşuna gitti ve Gali’ye büyük bir çuval makarna hediye etti. Gali bu olayı arkadaşları arasında hep gülerek anıyordu. Mübarek de Gali ile her görüştüğünde ona Makarna çuvalı ve kilo alıp almadığını esprili bir dille soruyordu.”
İslam Birliği Zirvesi’nde karşılıklı hakaretleşmeler
1987 yılında, Mısır’ın İsrail ile imzaladığı anlaşma nedeniyle Arap ülkeleri Mısır’a boykot uyguluyordu. Böyle bir ortamda, Kuveyt’te düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı Zirvesi’nde, Arap ülkelerinin Mısır’a yönelttiği sert eleştirilere de kitabında yer veren Musa, bu zirvede yaşadıklarını şöyle anlatıyor;
“İslam İşbirliği Teşkilatı Zirvesi’nde Mısır’a yönelik eleştirileri ilk olarak Suriyeli temsilciler başlattı. Büyükelçiler düzeyinde yapılan bir toplantıda Suriye temsilcisi çok sert eleştiriler yapıyordu. Suriye temsilcisi gibi çok sayıda ülkenin temsilcileri de Mısır’a saldırıyordu. Mısır’a ihanet ve Arap ilkelerini terk etme gibi ağır eleştiriler yöneltiliyordu. Dışişleri Bakanları seviyesinde yapılan toplantıda, Suriye Dışişleri Bakanı Faruk Şara, yaptığı konuşmada, Mısır’a … çocukları diye hakaret edince dayanamadım ve mikrofonu kullanmadan asıl …çocuğu sensin dedim. Sonra mikrofonu açtım ve sanki az evvel mikrofonsuz hakaret eden ben değilmişim gibi nazik bir konuşma yaptım. Şara’ya, böyle sözler sana yakışmıyor kardeşim, Arap kardeşliğine de yakışmaz dedim. Böyle deyince Faruk Şara iyice öfkelendi, bana dönerek, ‘Sen mikrofonu açmadan bize hakaret ediyorsun ama mikrofonu açınca kardeşin oluyoruz” dedi.
Musa, olayın devamını şöyle anlatıyor; “Ortam iyice gerilince dönemin Kuveyt Dışişleri Bakanı Şeyh Sabah el-Ahmet Al-i Sabah el-Cabir hemen araya girerek ortamı yatıştırdı. Toplantı bitince el-Cabir hemen yanıma geldi. Bana ne söylediğimi sordu, hakaretleşmek olacak iş mi dedi. Bende sayın Bakan oturumun kayıtlarını dinlerseniz ilk hakaret edenin o olduğunu görürsünüz diye karşılık verdim.”
Amr Musa İmparatorluğu
Amr Musa, hatıralarında Dışişleri Bakanlığı görevinden ayrılmayı en fazla 2000 yılında istediğini söylüyor. O dönemde, kendisinin herkes tarafından takdir edilmesinden dolayı Cumhurbaşkanını gölgelemekten çekindiğini ifade ediyor. Musa’ya göre bir Dışişleri Bakanı’nın Cumhurbaşkanını gölgelemesi doğru değildi bu yüzden Dışişleri Bakanlığı görevini bırakmayı düşündüğünü yazıyor.
Musa, o günlerde yaşadıklarını şöyle aktarmış; “O yıl bütün göstergeler benim artık Dışişleri Bakanlığı’ndaki günlerimin sayılı olduğunu gösteriyordu. Fakat bazı olaylar bu ayrılığı hızlandırdı. Bu olaylardan biri (yazı diliyle gülüyor) şarkıcı Şaban Abdurrahim’in ‘İsrail’den nefret ediyorum, Amr Musa’yı seviyorum’ şeklindeki tekrarlanan şarkı dizeleriydi. Bu şarkı benim Bakanlığı bırakmam gerektiğini düşünenlere saldırmak için yeterli cephaneyi sağlıyordu.”
Kısa bir süre sonra Dışişleri Bakanlığı’ndan alınan Musa, Mübarek’in aslında bu şarkı nedeniyle kendisini görevden almadığını dile getiriyor. Musa’nın aktardığına göre Mübarek, Enformasyon Bakanı ve dönemin İktidar Partisi Genel Sekreteri tarafından çağrıldığı bir davet sonrası bu kararı almış. “Mübarek yönetiminin ağır toplarından biri olan dönemin Enformasyon Bakanı, Mübarek’i Bakanlık binasına çağırmış ama beni çağırmamıştı. Mübarek binaya gittiğinde katları şaşırmış. Bir yerde personellerden biri Mübarek’e, pencereden Dışişleri Bakanlığı’nı göstererek, ‘Sayın Cumhurbaşkanım, bakın, orada Amr Musa’nın İmparatorluğu var’ demiş. Dışişleri Bakanlığı’ndan alınmamın şarkıdan çok bu olayla alakalı olduğunu düşünüyorum.”