AKP’nin asıl büyük korkusu Nurcu-Nakşibendi kavgası

AKP’nin asıl büyük korkusu Nurcu-Nakşibendi kavgası.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile Başbakan Recep Tayyip Erdoğan arasında soğukluk-gerilim olduğu yazılıyor. Anayasa Mahkemesi, AKP’yi kapatıp Gül ve Erdoğan’a siyasi yasak getirirse kimin “emanetçi başkan” olacağı konusunda da yorumlar yapılıyor. Yorumcular nedense meseleye hep kişi merkezli bakıyor.

AKP’de Nakşibendiler ile Nurcular arasında mücadele-çekişme var mı? Geçmişte oldu çünkü. Tarikat konsensüsü ile kurulan Milli Selamet Partisi’nde (MSP) bu konuda sıkıntılar ve ayrılıklar yaşandı? Nurcular, “Nakşibendi hegemonyadan” bunalıp MSP’den bakın nasıl koptu?

TARİH 26 Ocak 1970.
Milli Nizam Partisi kuruldu.
Partinin perde arkasındaki asıl kurucusu Nakşibendi Gümüşhanevi Dergáhı Şeyhi Mehmet Zahit Kotku idi.

Parti Nakşibendi-Nurcu-Kadiri ittifakıyla kurulmuştu
Üç milletvekili vardı:
Necmettin Erbakan Nakşibendi; Hüsamettin Akmumcu ve Hüseyin Abbas Nurcu’ydu.

12 Mart 1971 askeri darbesi sonrası Yargıtay Başsavcılığı, parti hakkında kapatma davası açtı. Anayasa Mahkemesi, Milli Nizam Partisi’ni 10 Ocak 1972’de kapattı.
17 ay sonra…
Tarih 11 Ekim 1972.
Milli Selamet Partisi kuruldu.
Üç tarikatın ittifakı bu partide de sürdü.
CHP ile koalisyon kurmak ve 1974 affı, MSP içinde Nakşibendiler ile Nurcuları ilk kez karşı karşıya getirdi.

Nurcular “komünistlerin salıverilmesini” istemiyordu. Sadece TCK’nın 163’üncü maddesinden cezaevine konan şeriatçıların salıverilmesini istiyordu!

MSP’nin 27 Kasım 1974 tarihinde düzenlediği kongre, iki tarikatın kapışmasına tanık oldu.

Partideki Nurcu kanat, Kadirilerle işbirliği yaparak bu kongrede Nakşibendi ağırlığı bulunan genel idare kurulunun mutlaka değiştirilmesi gerektiğini istediler.

Bu taleplerini genel idare kurulunda dile getirmek istediler. Ancak Genel Başkan Erbakan, bu talebi erken bularak hep erteledi. Sonunda konu ertelene ertelene son genel idare kuruluna getirildi. Getirildi ama bu hiç de kolay olmadı. Kongreden önce yapılan son genel idare kurulu toplantısının açılış konuşmasını yapan Erbakan, saat 14.00’ten 23.00’e kadar konuştu!

Erbakan değişikliğe taraftar değildi. Nurcular diretti: “En az 10 yeni isim genel idare kuruluna girmelidir.” Nurcular, her üç tarikat arasındaki uzlaşmacı adam olarak bilinen Korkut Özal’ı da listelerine dahil etmişlerdi. Bu teklif de reddedildi. Nurcular, biz de ikinci bir liste çıkarırız diye toplantıyı terk ettiler.

Kongre öncesi son gece Nurcular, milletvekili A. Tevfik Paksu’nun evinde toplandılar. Kongre için alternatif bir liste hazırladılar. Hedeflerinde MSP Genel Sekreteri Oğuzhan Asiltürk vardı. Nedeni ise, Asiltürk gençliğinde Said-i Nursi’nin Risale-i Nur’unu okumuş; Nurculara sempati duymuştu. Ancak İçişleri Bakanı olunca Nurcularla arası açılmıştı. Nurculara göre Asiltürk “dönekti!”

Kongre bu gergin havayla başladı.
Kadirilere yakın olan yazar Kadir Mısıroğlu’nun Erbakan’ı eleştiren konuşma yapması, ortamı daha da gerdi. Erbakan konuşmasında, ikinci listeyi hazırlayanları, “ambarları kemiren farelere” benzetti!

Seçim sonucunda Nurcular kaybetti, “Partiden ayrılacaklar” sözlerine “Ne ayrılması, partinin asıl sahibi biziz” yanıtı verdiler. MSP içindeki hizip çatışması daha yeni başlamıştı.

Hüsrev Altınbaşak
MSP’deki Nurcuların lideri Hüsamettin Akmumcu idi. O da Said-i Nursi’nin talebesi olan ve Buca Cezaevi’nde yatan Hüsrev Altınbaşak’ ın emirlerine göre adım atıyordu.

Nurcular, Milli Nizam Partisi kurucusu, Ege Tıp Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Saffet Solak’ı, Necmettin Erbakan’ın yerine genel başkanlığa hazırlıyorlardı. (Prof. Solak, 1990 yılında dördüncü evliliğini 20 yaşındaki öğrencisiyle yaptı.)

Nakşibendiler ile Nurcular, MSP Meclis Grubu Grup Başkanvekilliği seçimi için de karşı karşıya geldiler. Süleyman Arif Emre konusunda hemfikirdiler. Ama Nurcular, Nakşibendi Hasan Aksay’ın yerine Nurcu Gündüz Sevilgen’in seçilmesini istiyorlardı.

Erbakan kürsüye geldi ve yine uzun uzun konuştu. Gruptan yetki istedi; üç ay düşünecek ve sonra kimin grup başkanvekili olacağına karar verecekti. Üç ay sonra kararını açıkladı: Hasan Aksay!

Bu arada ilginç bir istifa yaşandı: MSP Muş milletvekili Ahmet Hamdi Çelebi, “Parti yobazların eline geçiyor” diye istifa edip CHP’ye geçti.

Bu istifayı MSP Sivas milletvekili emekli albay İhsan Karaçam ile MSP Zonguldak milletvekili Zeki Okur’un partiden kopuşu izledi.

MSP istifaların nedenini buldu: Ankara Karanfil Sokak’taki yeni genel merkez binasının sağında solunda içki içilen yerler var; bunlar partiye uğursuzluk getiriyor!

Erbakan’a uyarı
MSP Üçüncü Büyük Kongresi’ne giderken, Erbakan partide bir uzlaşma olması amacıyla, Nurcuların önderi A. Tevfik Paksu’yu, AP-MSP-MHP-CGP koalisyon hükümetinde Çalışma Bakanı yaptı.

Ancak Nurcu-Kadiri ittifakı, 24 Ekim 1976 tarihli MSP kongresine yine yeni bir listeyle girdi.

Kongreyi Nakşibendiler kazandı. Nurcular itiraz etti; kongrede bulunmayan delegelerin kartları başkalarına verilmişti; devlet memurlarına oy kullandırılmıştı vs.

Erbakan itirazları dinlemedi. Paksu, Çalışma Bakanlığı’ndan istifa etti. Nurcu MSP milletvekili Rasim Hancıoğlu da TBMM Başkanvekilliği’nden ayrıldı.

16 Nurcu ve Kadiri milletvekili, MSP grup toplantısına katılmamaya başladı. Partide gerginlik giderilemedi.

Sonunda; A. Tevfik Paksu, Hüsamettin Akmumcu, Reşat Saruhan, Ali Acar, Ahmet Akçael, Vahdettin Karaçorlu, Rasim Hancıoğlu, Cemal Cebeci, M. Hulusi Özkul, Abdurrahman Ünsal, Gündüz Sevilgen, Emin Acar, Yahya Akdağ, H. Cahit Koçkar, Sabri Dörtkol ve Hüseyin Abbas bir metin hazırlayıp Erbakan’a gönderdi.

“Her halimizle hadimi olduğumuz haklı davamızla kabil-i telif olmayan hususları üzülerek müşahede etmiş bulunuyoruz.
Şöyle ki:
1- En mühim meselelerde dahi usulüne uygun istişare etmediniz.
2- Halisane ikazlarımıza aldırmadınız.
3- Davamıza samimiyetle bağlı kardeşlerimiz arasında meşrep farkı gözeterek cemaat taassubu ile iftiraklara (ayrılıklara) sebebiyet verdiniz.
4- Her işinizde sizi metheden bir kısım insanların etrafınızda toplanmasına ve şaibeli menfaatperestlerin mühim mevkilere gelmesine müsaade buyurdunuz. Emaneti ehline vermediniz.
5- Muhtelif beyanlarınızla efkárı ammede davamızın hafife alınmasına vesile oldunuz.
6- Fikriyatımızın hákimiyetine medar olacak ilmi çalışmalar yerine, politikanın süfli usullerine tevessül ettiniz.
7- Nihayet ’maslahat icabıdır’ diyerek mümin yalan söylemez düsturunu da ihlal ettiniz.

Bu şeriat altında kendimizi ve muhatabımızı vebalden vikaye arzusu ile sizi ve ekibinizi desteklemeye devam etmeyeceğiz.
Ancak, ’İhtilaflarınızı Kur’an ve sünnet ile hallediniz’ emrine ittibaen bütün ihtilaf ve meselelerimizi neticeye bağlayacak bir usulün tatbikini yegáne çare olarak görmekteyiz. Allah sırat-ı müstakim üzere olanların daima yardımcısıdır.”

Şeyhlerden hakem kurulu
Necmettin Erbakan mektubu imzalayan milletvekillerini Meclis grup odasında toplantıya çağırdı. Eleştirilere katıldığını söyledi: “Büyük hatalar işlemiş olabiliriz. Ama bu acemiliğimize ve devlet tecrübemizin azlığına verilmelidir.”

Bu sözler üzerine muhalif milletvekilleri bir öneride bulundu:
“İhtilaflı konular için, fetva veren makamlarda oturan şeyhlerden kurulu bir hakem kurulu kurulacak ve bu kurulun vereceği karara her iki taraf da kayıtsız şartsız uyacaktı.”

Erbakan bu konuyu arkadaşlarıyla konuşması gerektiğini belirtti.
Günler geçti, Erbakan’dan bir ses çıkmadı.
O günlerde TBMM’de erken seçim tartışmaları yapılıyordu.
Erbakan erken seçim kararını bekliyordu.
Meclis 5 Haziran 1977 günü seçim yapılması kararı aldı.
Muhalif Nurcu milletvekilleri, Erbakan’ın neden bir türlü yanıt vermemesini anlamışlardı.
10 Nisan 1977 tarihinde seçimlerde aday olmayacaklarını belirten bildiriyi MSP Genel Merkezi’ne gönderdiler.
Nurcular ve Kadiriler, MSP’yi Nakşibendiler’e bırakıp partiden ayrıldılar.
Bu ayrılık, AKP’nin kurulmasıyla son buldu.
Erbakan özel toplantılarda, AKP’ye giden arkadaşlarını Nurcu bir cemaatin kandırdığını söylemekten hiç kaçınmadı. Neyse…

Gelelim bugüne:
Bürokrat atamalarında, devlet ihalelerinde Nurcuların abartılı şekilde gözetilmesi, AKP’li Nakşibendileri artık rahatsız ediyor.
Kürt meselesinden dış politikaya kadar iki tarikatın farklı görüşler içinde olduğu da biliniyor.
Hafta boyunca konuştuğumuz telekulak skandalları da Nakşibendilerin canını çok sıkıyor.

Şimdi soru şu:
AKP kapatılırsa yeni kurulacak partide hangi tarikatın ağırlığı olacak?
Nurcuların MSP’deki gibi bırakıp gideceğine artık kimse ihtimal vermiyor. Köprünün altından çok sular aktı. Nur Cemaati 1970’le kıyaslanmayacak kadar büyüdü.

Bu kez gidecek olan etkinliği giderek azalan Nakşibendiler olacak.
Bekleyip görelim…

DÜN BUGÜNE NE KADAR BENZİYOR!
NURCULAR MSP’den koptuktan sonra, “Sevabı ve Günahı ile MSP ve Camiamızın Umumi Manzarası” adlı çalışmaya imza attılar.

Bu çalışmaya; 5 Temmuz 1978 tarihli bir rapor gönderen Nurcu milletvekili A. Tevfik Paksu, MSP’ye yönelik eleştirilerini şu başlıklar altında topladı:

MSP eşittir islam görüşü: MSP dışındaki Müslümanlar, İslamiyet’i bilmemekle suçlanarak gafil oldukları veya ihanet içinde bulundukları her yerde yayılmaya çalışılmıştır. Teşkilat mensupları, diğer partilerde olan Müslümanlara düşman edilmiştir. “İslam yalnız bize aittir” görüşü ile diğer Müslümanlar gücendirilmiş ve birçok yerde MSP’lilerin yaptığı hata ve noksanlıklar (haşa) İslamiyet’e verilmiştir.

Nefs muhasebesi: Başkasının kötülükleri ile uğraşılmış, aslında kendi fikirlerinin güzelliği ile milletin karşısına çıkılacağı yerde MSP’nin iyiliğine başkalarının kötülüğü hüccet gösterilmiştir.

“Kendileri her işte haklı, muhalifler her yerde haksız” düsturundan hareket edilmiş, noksanlık, hata ve günahkár hiçbir zaman kabul edilmemiştir. Tevazu ve tekebbüre yerini mağrurluğa bırakmıştır.

Şahıs diktatörlüğü: İslam esasına göre istişare ile yapılması lazım gelen hususlar bir genel başkanın arzusuna bağlanmıştır. Sınır tanımayan diktatörlük hevesi, bütün meselelerde devam etmiştir.

Söz ve fiil ayrılığı: MSP idarecilerinin çok güzel sözler söyleyerek vaatlerde bulunmuş olmalarına rağmen, bunlar icraatta unutulur görünmüş hatta bazı yerlerde aksine hareket edilmiştir. Misal olarak; faize karşı çıkılmış, yüksek kademede birçok MSP’lilere faizle kredi temin edilmiştir. İsraftan bahsedilmiş; devletten bedava para alma, devlet kesesinden ziyafet, gösterişli törenler ve araba saltanatı MSP’nin hiç burkulmadan yaptığı hususlar olmuştur.

Maddeye yöneliş: Başlangıçta sırf Allah rızası için partiye girmiş veya taraftar olmuş teşkilat mensupları, baştakilerin müsamahası ve hatta teşviki ile otomobil, kamyon, traktör sahibi olmak; kredi almak; hatta çalışmadan para kazanmak için idare meclisi azalıkları, murakıplık, müşavirlik ve torba kadrolardan memur olmak hevesine düşürülmüştür.

Hele partiye gelir temini diye teşkilat mensuplarının, birçok insanın, işadamlarının önlerine düşerek iş götürmek için kılavuzluk etmesi ve bu hareketlerin baştakilerce benimsenmesi, telafisi mümkün olmayan rüşvet dedikodularına vesile olmuştur.

Partizanlık ve tarafgirlik: MSP iktidarda bulunduğu devrelerde aşırı partizan ve tarafgir olarak icraat yapmıştır. İmam kadrolarından tohumluk buğday tevziine; dışarıdan ithal edilecek mallar için tahsis belgelerinden cami yardımına kadar ve daha birçok hususta MSP’li olmak veya MSP’lilerin önüne düşerek getirdiği adam olma vasfı aranmıştır.

Soner Yalçın 
(Hurriyet Gazetesi-1.Haziran .2008)

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile Başbakan Recep Tayyip Erdoğan arasında soğukluk-gerilim olduğu yazılıyor. Anayasa Mahkemesi, AKP’yi kapatıp Gül ve Erdoğan’a siyasi yasak getirirse kimin “emanetçi başkan” olacağı konusunda da yorumlar yapılıyor. Yorumcular nedense meseleye hep kişi merkezli bakıyor.

AKP’de Nakşibendiler ile Nurcular arasında mücadele-çekişme var mı? Geçmişte oldu çünkü. Tarikat konsensüsü ile kurulan Milli Selamet Partisi’nde (MSP) bu konuda sıkıntılar ve ayrılıklar yaşandı? Nurcular, “Nakşibendi hegemonyadan” bunalıp MSP’den bakın nasıl koptu?

TARİH 26 Ocak 1970.
Milli Nizam Partisi kuruldu.
Partinin perde arkasındaki asıl kurucusu Nakşibendi Gümüşhanevi Dergáhı Şeyhi Mehmet Zahit Kotku idi.

Parti Nakşibendi-Nurcu-Kadiri ittifakıyla kurulmuştu
Üç milletvekili vardı:
Necmettin Erbakan Nakşibendi; Hüsamettin Akmumcu ve Hüseyin Abbas Nurcu’ydu.

12 Mart 1971 askeri darbesi sonrası Yargıtay Başsavcılığı, parti hakkında kapatma davası açtı. Anayasa Mahkemesi, Milli Nizam Partisi’ni 10 Ocak 1972’de kapattı.
17 ay sonra…
Tarih 11 Ekim 1972.
Milli Selamet Partisi kuruldu.
Üç tarikatın ittifakı bu partide de sürdü.
CHP ile koalisyon kurmak ve 1974 affı, MSP içinde Nakşibendiler ile Nurcuları ilk kez karşı karşıya getirdi.

Nurcular “komünistlerin salıverilmesini” istemiyordu. Sadece TCK’nın 163’üncü maddesinden cezaevine konan şeriatçıların salıverilmesini istiyordu!

MSP’nin 27 Kasım 1974 tarihinde düzenlediği kongre, iki tarikatın kapışmasına tanık oldu.

Partideki Nurcu kanat, Kadirilerle işbirliği yaparak bu kongrede Nakşibendi ağırlığı bulunan genel idare kurulunun mutlaka değiştirilmesi gerektiğini istediler.

Bu taleplerini genel idare kurulunda dile getirmek istediler. Ancak Genel Başkan Erbakan, bu talebi erken bularak hep erteledi. Sonunda konu ertelene ertelene son genel idare kuruluna getirildi. Getirildi ama bu hiç de kolay olmadı. Kongreden önce yapılan son genel idare kurulu toplantısının açılış konuşmasını yapan Erbakan, saat 14.00’ten 23.00’e kadar konuştu!

Erbakan değişikliğe taraftar değildi. Nurcular diretti: “En az 10 yeni isim genel idare kuruluna girmelidir.” Nurcular, her üç tarikat arasındaki uzlaşmacı adam olarak bilinen Korkut Özal’ı da listelerine dahil etmişlerdi. Bu teklif de reddedildi. Nurcular, biz de ikinci bir liste çıkarırız diye toplantıyı terk ettiler.

Kongre öncesi son gece Nurcular, milletvekili A. Tevfik Paksu’nun evinde toplandılar. Kongre için alternatif bir liste hazırladılar. Hedeflerinde MSP Genel Sekreteri Oğuzhan Asiltürk vardı. Nedeni ise, Asiltürk gençliğinde Said-i Nursi’nin Risale-i Nur’unu okumuş; Nurculara sempati duymuştu. Ancak İçişleri Bakanı olunca Nurcularla arası açılmıştı. Nurculara göre Asiltürk “dönekti!”

Kongre bu gergin havayla başladı.
Kadirilere yakın olan yazar Kadir Mısıroğlu’nun Erbakan’ı eleştiren konuşma yapması, ortamı daha da gerdi. Erbakan konuşmasında, ikinci listeyi hazırlayanları, “ambarları kemiren farelere” benzetti!

Seçim sonucunda Nurcular kaybetti, “Partiden ayrılacaklar” sözlerine “Ne ayrılması, partinin asıl sahibi biziz” yanıtı verdiler. MSP içindeki hizip çatışması daha yeni başlamıştı.

Hüsrev Altınbaşak
MSP’deki Nurcuların lideri Hüsamettin Akmumcu idi. O da Said-i Nursi’nin talebesi olan ve Buca Cezaevi’nde yatan Hüsrev Altınbaşak’ ın emirlerine göre adım atıyordu.

Nurcular, Milli Nizam Partisi kurucusu, Ege Tıp Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Saffet Solak’ı, Necmettin Erbakan’ın yerine genel başkanlığa hazırlıyorlardı. (Prof. Solak, 1990 yılında dördüncü evliliğini 20 yaşındaki öğrencisiyle yaptı.)

Nakşibendiler ile Nurcular, MSP Meclis Grubu Grup Başkanvekilliği seçimi için de karşı karşıya geldiler. Süleyman Arif Emre konusunda hemfikirdiler. Ama Nurcular, Nakşibendi Hasan Aksay’ın yerine Nurcu Gündüz Sevilgen’in seçilmesini istiyorlardı.

Erbakan kürsüye geldi ve yine uzun uzun konuştu. Gruptan yetki istedi; üç ay düşünecek ve sonra kimin grup başkanvekili olacağına karar verecekti. Üç ay sonra kararını açıkladı: Hasan Aksay!

Bu arada ilginç bir istifa yaşandı: MSP Muş milletvekili Ahmet Hamdi Çelebi, “Parti yobazların eline geçiyor” diye istifa edip CHP’ye geçti.

Bu istifayı MSP Sivas milletvekili emekli albay İhsan Karaçam ile MSP Zonguldak milletvekili Zeki Okur’un partiden kopuşu izledi.

MSP istifaların nedenini buldu: Ankara Karanfil Sokak’taki yeni genel merkez binasının sağında solunda içki içilen yerler var; bunlar partiye uğursuzluk getiriyor!

Erbakan’a uyarı
MSP Üçüncü Büyük Kongresi’ne giderken, Erbakan partide bir uzlaşma olması amacıyla, Nurcuların önderi A. Tevfik Paksu’yu, AP-MSP-MHP-CGP koalisyon hükümetinde Çalışma Bakanı yaptı.

Ancak Nurcu-Kadiri ittifakı, 24 Ekim 1976 tarihli MSP kongresine yine yeni bir listeyle girdi.

Kongreyi Nakşibendiler kazandı. Nurcular itiraz etti; kongrede bulunmayan delegelerin kartları başkalarına verilmişti; devlet memurlarına oy kullandırılmıştı vs.

Erbakan itirazları dinlemedi. Paksu, Çalışma Bakanlığı’ndan istifa etti. Nurcu MSP milletvekili Rasim Hancıoğlu da TBMM Başkanvekilliği’nden ayrıldı.

16 Nurcu ve Kadiri milletvekili, MSP grup toplantısına katılmamaya başladı. Partide gerginlik giderilemedi.

Sonunda; A. Tevfik Paksu, Hüsamettin Akmumcu, Reşat Saruhan, Ali Acar, Ahmet Akçael, Vahdettin Karaçorlu, Rasim Hancıoğlu, Cemal Cebeci, M. Hulusi Özkul, Abdurrahman Ünsal, Gündüz Sevilgen, Emin Acar, Yahya Akdağ, H. Cahit Koçkar, Sabri Dörtkol ve Hüseyin Abbas bir metin hazırlayıp Erbakan’a gönderdi.

“Her halimizle hadimi olduğumuz haklı davamızla kabil-i telif olmayan hususları üzülerek müşahede etmiş bulunuyoruz.
Şöyle ki:
1- En mühim meselelerde dahi usulüne uygun istişare etmediniz.
2- Halisane ikazlarımıza aldırmadınız.
3- Davamıza samimiyetle bağlı kardeşlerimiz arasında meşrep farkı gözeterek cemaat taassubu ile iftiraklara (ayrılıklara) sebebiyet verdiniz.
4- Her işinizde sizi metheden bir kısım insanların etrafınızda toplanmasına ve şaibeli menfaatperestlerin mühim mevkilere gelmesine müsaade buyurdunuz. Emaneti ehline vermediniz.
5- Muhtelif beyanlarınızla efkárı ammede davamızın hafife alınmasına vesile oldunuz.
6- Fikriyatımızın hákimiyetine medar olacak ilmi çalışmalar yerine, politikanın süfli usullerine tevessül ettiniz.
7- Nihayet ’maslahat icabıdır’ diyerek mümin yalan söylemez düsturunu da ihlal ettiniz.

Bu şeriat altında kendimizi ve muhatabımızı vebalden vikaye arzusu ile sizi ve ekibinizi desteklemeye devam etmeyeceğiz.
Ancak, ’İhtilaflarınızı Kur’an ve sünnet ile hallediniz’ emrine ittibaen bütün ihtilaf ve meselelerimizi neticeye bağlayacak bir usulün tatbikini yegáne çare olarak görmekteyiz. Allah sırat-ı müstakim üzere olanların daima yardımcısıdır.”

Şeyhlerden hakem kurulu
Necmettin Erbakan mektubu imzalayan milletvekillerini Meclis grup odasında toplantıya çağırdı. Eleştirilere katıldığını söyledi: “Büyük hatalar işlemiş olabiliriz. Ama bu acemiliğimize ve devlet tecrübemizin azlığına verilmelidir.”

Bu sözler üzerine muhalif milletvekilleri bir öneride bulundu:
“İhtilaflı konular için, fetva veren makamlarda oturan şeyhlerden kurulu bir hakem kurulu kurulacak ve bu kurulun vereceği karara her iki taraf da kayıtsız şartsız uyacaktı.”

Erbakan bu konuyu arkadaşlarıyla konuşması gerektiğini belirtti.
Günler geçti, Erbakan’dan bir ses çıkmadı.
O günlerde TBMM’de erken seçim tartışmaları yapılıyordu.
Erbakan erken seçim kararını bekliyordu.
Meclis 5 Haziran 1977 günü seçim yapılması kararı aldı.
Muhalif Nurcu milletvekilleri, Erbakan’ın neden bir türlü yanıt vermemesini anlamışlardı.
10 Nisan 1977 tarihinde seçimlerde aday olmayacaklarını belirten bildiriyi MSP Genel Merkezi’ne gönderdiler.
Nurcular ve Kadiriler, MSP’yi Nakşibendiler’e bırakıp partiden ayrıldılar.
Bu ayrılık, AKP’nin kurulmasıyla son buldu.
Erbakan özel toplantılarda, AKP’ye giden arkadaşlarını Nurcu bir cemaatin kandırdığını söylemekten hiç kaçınmadı. Neyse…

Gelelim bugüne:
Bürokrat atamalarında, devlet ihalelerinde Nurcuların abartılı şekilde gözetilmesi, AKP’li Nakşibendileri artık rahatsız ediyor.
Kürt meselesinden dış politikaya kadar iki tarikatın farklı görüşler içinde olduğu da biliniyor.
Hafta boyunca konuştuğumuz telekulak skandalları da Nakşibendilerin canını çok sıkıyor.

Şimdi soru şu:
AKP kapatılırsa yeni kurulacak partide hangi tarikatın ağırlığı olacak?
Nurcuların MSP’deki gibi bırakıp gideceğine artık kimse ihtimal vermiyor. Köprünün altından çok sular aktı. Nur Cemaati 1970’le kıyaslanmayacak kadar büyüdü.

Bu kez gidecek olan etkinliği giderek azalan Nakşibendiler olacak.
Bekleyip görelim…

DÜN BUGÜNE NE KADAR BENZİYOR!
NURCULAR MSP’den koptuktan sonra, “Sevabı ve Günahı ile MSP ve Camiamızın Umumi Manzarası” adlı çalışmaya imza attılar.

Bu çalışmaya; 5 Temmuz 1978 tarihli bir rapor gönderen Nurcu milletvekili A. Tevfik Paksu, MSP’ye yönelik eleştirilerini şu başlıklar altında topladı:

MSP eşittir islam görüşü: MSP dışındaki Müslümanlar, İslamiyet’i bilmemekle suçlanarak gafil oldukları veya ihanet içinde bulundukları her yerde yayılmaya çalışılmıştır. Teşkilat mensupları, diğer partilerde olan Müslümanlara düşman edilmiştir. “İslam yalnız bize aittir” görüşü ile diğer Müslümanlar gücendirilmiş ve birçok yerde MSP’lilerin yaptığı hata ve noksanlıklar (haşa) İslamiyet’e verilmiştir.

Nefs muhasebesi: Başkasının kötülükleri ile uğraşılmış, aslında kendi fikirlerinin güzelliği ile milletin karşısına çıkılacağı yerde MSP’nin iyiliğine başkalarının kötülüğü hüccet gösterilmiştir.

“Kendileri her işte haklı, muhalifler her yerde haksız” düsturundan hareket edilmiş, noksanlık, hata ve günahkár hiçbir zaman kabul edilmemiştir. Tevazu ve tekebbüre yerini mağrurluğa bırakmıştır.

Şahıs diktatörlüğü: İslam esasına göre istişare ile yapılması lazım gelen hususlar bir genel başkanın arzusuna bağlanmıştır. Sınır tanımayan diktatörlük hevesi, bütün meselelerde devam etmiştir.

Söz ve fiil ayrılığı: MSP idarecilerinin çok güzel sözler söyleyerek vaatlerde bulunmuş olmalarına rağmen, bunlar icraatta unutulur görünmüş hatta bazı yerlerde aksine hareket edilmiştir. Misal olarak; faize karşı çıkılmış, yüksek kademede birçok MSP’lilere faizle kredi temin edilmiştir. İsraftan bahsedilmiş; devletten bedava para alma, devlet kesesinden ziyafet, gösterişli törenler ve araba saltanatı MSP’nin hiç burkulmadan yaptığı hususlar olmuştur.

Maddeye yöneliş: Başlangıçta sırf Allah rızası için partiye girmiş veya taraftar olmuş teşkilat mensupları, baştakilerin müsamahası ve hatta teşviki ile otomobil, kamyon, traktör sahibi olmak; kredi almak; hatta çalışmadan para kazanmak için idare meclisi azalıkları, murakıplık, müşavirlik ve torba kadrolardan memur olmak hevesine düşürülmüştür.

Hele partiye gelir temini diye teşkilat mensuplarının, birçok insanın, işadamlarının önlerine düşerek iş götürmek için kılavuzluk etmesi ve bu hareketlerin baştakilerce benimsenmesi, telafisi mümkün olmayan rüşvet dedikodularına vesile olmuştur.

Partizanlık ve tarafgirlik: MSP iktidarda bulunduğu devrelerde aşırı partizan ve tarafgir olarak icraat yapmıştır. İmam kadrolarından tohumluk buğday tevziine; dışarıdan ithal edilecek mallar için tahsis belgelerinden cami yardımına kadar ve daha birçok hususta MSP’li olmak veya MSP’lilerin önüne düşerek getirdiği adam olma vasfı aranmıştır.

Soner Yalçın 
(Hurriyet Gazetesi-1.Haziran .2008)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.