Rus ve Latin edebiyatından yeni eserler VakıfBank Kültür Yayınları’nda
VakıfBank Kültür Yayınları (VBKY) edebiyat dizisi genişlemeye devam ediyor. “Çocukluk”, “Bolşevik Rusya’dan Mektuplar 1919” ve “Apukhtin’den Hikâyeler” okurla buluştu.
VBKY’nin edebiyat kitaplığına Rusya ve Güney Amerika’dan üç yeni eser daha katıldı. Graciliana Ramos’un “Çocukluk”, Pyotr Demyanoviç Uspenski’nin “Bolşevik Rusya’dan Mektuplar 1919” ve Aleksey Nikolayeviç Apukhtin’in “Apukhtin’den Hikâyeler” kitapları raflarda yerini aldı. İpek Manavbaşı’nın çevirisiyle yayımlanan “Çocukluk”, yazarın kendi çocukluk hatıralarını anlattığı kısa öykülerden oluşuyor. Edebiyatta “bölgeselcilik” akımının temsilcilerinden olan Graciliana Ramos’un 1945’te yayımlanan biyografik romanı, okumayı öğrenmeye çalışan bir çocuğun gençliğe adım atarken yaşadığı güçlüğü ve bunun sebeplerini ortaya koyuyor. Çocukluğunu kuzeydoğu Brezilya’nın şehirlerinde yoksulluk, kuraklık gibi zor koşullar altında yaşayan yazarın Brezilya Eğitim Bakanlığı’nda çalıştığı dönemde kaleme aldığı 1939 ile 1944 yıllarında geçen bu eser, her yaştan okurun beğenisine sunuluyor.
Erken yirminci yüzyıl Rus edebiyatı geleneğinde insanın ruhsal gelişimini ele alan pek çok kitabın yazarı olarak tanınan Pyotr Demyanoviç Uspenski’nin, “Bolşevik Rusya’dan Mektuplar 1919” adlı eseri, yazarın İngiltere’deki The New Age gazetesinde yayımlanan ve 1917 Bolşevik Devrimi’nin iç yüzünü anlatan mektuplarını kapsıyor. Eyüp Karakuş’un çevirmenliğini üstlendiği kitap, tarihsel olarak “toplumsal düzen”in yarattığı belirsizlikleri ve açmazları gözler önüne sererek 1907-1913 yılları arasında gazetelere düzenli yazılar yazan Uspenski’nin tanıklık ettiği dönemi günümüze taşıyor. Uykuyla ilişkilendirdiği insan bilincinin eksikliğine odaklanan ve insanlığın evrene üç boyutlu bakışının yetersiz olduğu fikrinden yola çıkarak eserlerini kaleme alan yazar, ölümünün üzerinden yetmiş beş yıl geçmesine rağmen hâlâ ilgiyle okunmaya ve eserleri pek çok dile çevrilen kitaplarıyla okurla buluşmaya devam ediyor.
On dokuzuncu yüzyıl Rus edebiyatında şiirleriyle tanınan Aleksey Nikolayeviç Apukhtin’in “Apukhtin’den Hikâyeler” isimli kitabı Levent Özübek’in çevirisiyle yayımlandı. Yazdığı şiirlerden bazıları yakın dostu Pyotr İlyiç Çaykovski tarafından bestelenen Apukhtin’in VBKY’den çıkan kitabında, konusu bir reenkarnasyon hikâyesi olan “Ölümden Yaşama” adlı kısa romanı, elli dört mektuptan oluşan “Kontes D…’nin Arşivi” ve hasta bir anlatıcının iç dünyasına tanık olunan “Pavlik Dolski’nin Güncesi” yer alıyor.
Kitaptan, Çocukluk
“Hayatımın ilk yıllarında beni yönlendiren şey: korku, dehşet. Narin ellerin, kaba ellerden ayrı şeyler olduğunu tanımlamaya başladığımda, yavaş yavaş benim için itaat ve saygı çağrıştıran nesnelere dönüşüyorlar. Bu ellere alıştım ve hatta onları sevdim. Bana asla sevgi dolu davranmadılar ama bazen gözyaşlarımla ıslandılar ve korkularımı dindirdiler. Kaba eller çok haşindiler ama onların da arada yumuşadığı olurdu. Onları yöneten o gümbür gümbür ses acılığını yitirirdi. İçi boş bir kahkaha duyulurdu; o zaman her köşede saklanan korkular kaybolurdu. Ve biraz huzura kavuşurduk biz, zavallı yaratıklar: köpekler, bir çift afacan zenci, iki kız kardeşim ve tabii ben.”
Kitaptan, Bolşevik Rusya’dan Mektuplar 1919
“Şimdi kalkacak ve niçin, ne uğruna yaşadığımızı soracaksınız. Rusya bir zamanlar edebiyatı ve sanatıyla ünlüydü. Ancak malum, bunların hepsi de çok gerilerde kaldı, kayboldu gitti. Edebiyat, sanat ve bilim Bolşevikler marifetiyle tarumar edildi ve öylece, bitirilmiş vaziyette duruyorlar.”
Kitaptan, Apukhtin’den Hikâyeler
“İnsan en çok bilmesi gereken şeyleri hiç bilmiyor. Neden doğduğunu, neden yaşadığını, neden öleceğini bilmiyor. Daha önceki var oluşlarını unutuyor, geleceği tahmin bile edemiyor. Arka arkaya var oluşların amacını anlamıyor, kendisine kavranamaz gelen hayat ritüelini karanlığın ve türlü acıların içinde yerine getiriyor. Bu karanlığı yırtmayı nasıl istiyor, nasıl anlamaya çabalıyor, nasıl hayatını düzenleyip güzelleştirmeye gayret ediyor; bu zavallı, bu kısıtlı aklını nasıl zorluyor! Ve tüm çabaları boşa gidiyor, tüm keşifleri –ki genellikle dâhicedir– sorunlardan hiçbirini çözmüyor. İnsan tüm özlemlerinde aşamayacağı bir sınırla karşılaşıyor.”