Fikir Sarmalı

Fikir Sarmalı

İnsan fikir dünyasında karanlık içerisinde annesini kaybeden çocuk gibi mahzundur. “Anne” diye, her gördüğüne sarılan o mavi gözlü çocuk gibi her fikre kendi fikrimiz gibi sıkı sıkı sarılan bizler; çocuğun annesini bulmak için verdiği mücadeleyi vererek kendi fikrimizi bulmalıyız.

İkiz kulelere çarparak ezilen halkların çığlığında karanlıkta “anne” diyen çocuğun sesini duymalıyız. Fikirlerimiz olmalı, dürüst ve namuslu. Hatta yeniden doğmak için ölmeli her fikir. Ruhumuzun en ücra köşelerinde birer Zümrüdü Anka kuşu gibi fikirler canlanmalı. İnsan üzerine korku ve hüznün düşmediği fikirlere sahip olmalı. Kendisine ait olmayan fikirlere tahammülü korkaklığından olmamalı. Kendisine ait olmayan fikirlerin sahipleriyle, korkmadığından dolayı aynı safta yer almamalı. Bireyin fikirleri rüzgarın istediği gibi kaldırdığı kum taneleri arasındaki bir tek kum tanesi gibi olmamalı. Fertlerinden her birini kişi olarak uygun bulmayacağı fikirler sunulan topluluklar, fertlerinden her birinin ayrı ayrı reddedeceği fikirleri kabul edecek topluluklar oluşturulmamalı.

Kendi fikirlerinin saadet getireceğini düşünenler ancak muhatabı olan insanların bu fikri kabullenmesiyle gerçekleşeceğini bilmeli; iyi yada kötü. Her kötülük bir fikirle başladı nasıl olsa. Hani biyolog bir toprak görünce “daha iyi bir toprak” diyorsa da “daha iyi bir fikir” in ne olduğu hakkında bir fikir olmayacağını da bilmeli insan. “Esas olarak kabul olunmak lazımdır ki, siyasi fikirler, siyasi fırkaların menfaatine olarak onlar tarafından ortaya konur. Yoksa halk kitlesi içinden kendiliğinden ortaya çıkmazlar” diyen Mustafa Kemal’ e Yeniden Büyük Türkiye’de halkın kendi fikri olanlarının nasıl kendilerini ortaya koyduklarını hiç kaybolmayacak hilalin ve onun koynundaki asil başağın sessiz dansının resminde aktarabilmeli insan.

Hatta yüz belki de bin sayfalık fikri tek bir fotoğraf kalesinde aktarabilmeli insan. Nasıl ki çöle inen Nur Hak olan fikirlerini bizlere söyledikleri ile değil, uyguladıkları ile ulaştırdıysa fikirlerini öğle yaşamalı ve yaşatmalı insan. Fikirlerini hissetmeli, hissettiğini bilmeli insan ve yazmalı insan. Belki ıslak bir mağaranın duvarına öküzün boynuzuna, gökyüzündeki çıtalıya, hatta gönüllere fikirlerini yazmalı insan. Fikirleri ile gönülleri fethetmek. İçsel kanaatleri olmalı, onları ilmek ilmek gönüllere yazmalı. “O” nun kainatı işlediği gibi gönüllere işlemeli fikirleri. Kendini bilmeli insan. Kendi olmalı, fikrimi sunduğum gibi kendini sunmalı.

Tevfik YAZICILAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.