Türk şiirinin saklı hazinesi: Mefkûre
Döneminin önemli şairlerinden biri olmaya namzet bir isim olan Abdurrahman Hâmid Bilimer’in vatan sevgisiyle yoğurulmuş şiirleri, yıllar sonra gün yüzüne çıktı. Kitaba ismini veren şiir “Mefkûre”, yazıldığı dönem açısından da ayrı bir önem taşıyor. Yeni Türkiye’nin vatan tanımına uygun “Hakimiyet Kayıtsız Şartsız Milletindir” görüşü “Mefkûre” şiiriyle şairin dizelerinde vücut bulmuş. İstiklal Marşı’nın seçildiği yarışmada da yer alan şiir, Bilimer Ailesi’nin genç kuşak temsilcileri bu kitabı yayımlamaya karar verene kadar sandıkta saklı kalmış.
Mefkûre, döneminin üslubuna uygun az ama öz şiirler sığdıran, hayat çizgisi kısa olması nedeniyle eserlerini okuyucusuyla buluşturamamış Abdurrahman Hâmid Bilimer’in şiirlerinden oluşuyor.
Abdurrahman Hâmid’in kitaba ismini veren “Mefkûre” adlı şiiri, Kurtuluş savaşıyla birlikte kurulmak istenen ulus bilincinin ruhunu taşıyan bir şiir olarak değerlendiriliyor. Anadolu insanının bir yurttaş kimliğiyle yeniden doğduğunu anlatan bu şiirde, dindar insanın kimliği de akıl ve hoşgörüyle dolu, hâlden anlayan, uygar bir vatandaş olarak tanımlanıyor.
“Hâmid Türk şiirinin ağırlık noktalarını iyi biliyordu”
Müstakbel okurlarının dikkatini çekemeden 28 yaşında yakalandığı tüberküloz hastalığı nedeniyle vefat eden şair, araştırmacılara göre genç yaşına rağmen Türk şiirinin ağırlık noktalarını iyi biliyordu.
Kitabı yayıma hazırlayan İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dekan Yardımcılığı görevine devam eden Doç. Dr. Alphan Akgül, Bilimer’in şiirlerinin yaşadığı dönemin bütün özelliklerini yansıttığını şu sözlerle açıklıyor:
“Türk şiirinde bir saklı su, sandukada saklı bir cevher. Gerek Türk milliyetçiliğinin zirveye çıkışının getirdiği edebi motifler gerek sevgili karşısında duyulan heyecan ve ıstırabı anlatan imgelerle örülü tasavvufi din anlayışı, sofuların dindarlıklarından ve kuralcılıklarından uzak durduğunu göstermektedir. Hâmid Türk şiirinin ağırlık noktalarını iyi biliyordu”
Alphan Akgül aynı zamanda Hâmid’in ‘Firkatin derdini vuslatla perişan edelim’ dizesinin melodik akışında, divan şiirinden yaşadığı döneme taşınan lirizm ve coşku dolu bir söyleyişi yakaladığını; bu lirik coşkuya “Mefkûre” adlı şiiri ve rindane gazelleriyle bir düşünsel derinlik katmayı başardığını da dile getiriyor.
Bir manifesto niteliği de taşıyan “Mefkûre” ile şairin Osmanlıcı veya İslamcı görüşlere karşı Türkçü bir kimlik benimsediği anlaşılıyor. Yeni Türkiye Cumhuriyeti görüşünü “Ne beyin, ne paşanın, ne hakanın kuluyum, kendine secde eden bir milletin oğluyum” dizeleriyle anlatmış ve Türk kimliğini Anadolu ile özdeşleştirdiği yaklaşımını aşağıdaki dizelerle daha da belirginleştirmiştir.
“Bir kıble tanıyorum O sensin Anadolu
Gönlüm, gözüm, yüreğim büyük aşkınla dolu
Sana hor bakanları boğacaktır milli kin
Her kuvvetin üstünde sen varsın, ferman senin”
Vatan sevgisi ve yurttaşlık bilinci gibi öğelerin yanı sıra Bilimer’in şiirlerinde kadın ve aşk imgesinin de geniş yer tuttuğu görülüyor. Şairin bu dizelerdeki duyguları genellikle kadına olan tutkusu ve aşkı ile ilgili olup aynı zamanda hayal kırıklıklarını ve sitemlerini de yansıtır nitelikteydi.
“Dünyada kadın rûha değil şehvete eştir,
Sen tapma erirsin, onun Allah’ı ateştir”
Mefkûre değerli araştırmacıların katkılarıyla yayıma hazırlandı
Halen İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dekan Yardımcılığı görevine devam eden Doç. Dr. Alphan Akgül’ün yayıma hazırladığı Mefkûre kitabının hayat bulmasına birçok akademisyen destek verdi. Editöryel destekten daha fazlasını veren Hacettepe Üniversitesi Sosyal ve İdari Bilimler Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden Prof. Dr. Fatma Sabiha Kutlar Oğuz, Türk edebiyatı alanında çalışan genç araştırmacı Abdullah Esen, kendi tabiriyle “halkın içinden gelen biri olarak yüksek şiir sanatına soyunması yadırganan” ve şiir edebiyatımıza 7 değerli kitap kazandıran ödüllü şair Adnan Özer ve Bilimer’in şiirleri üzerine ilk çalışmaları yapan ve bu kitaba da büyük katkı sunan, klasik Türk müziği ve ud üstadı Osman Nuri Özpekel gibi birçok araştırmacı katkılarını sundu. Bu eseri yayımlama görevini ise Bilimer Ailesi’nin genç kuşak temsilcilerinden Orhan Arsel üstlendi.
“Mefkûre”, İstiklal Marşı yarışmasına katıldı
“Mefkûre” şiiri, İstiklal Marşı yarışmasına katıldı ve 14 Aralık 1924 tarihinde Türk Yurdu dergisinde yayımlandı. Bilimer’in yazdığı şiirler arasından bazıları zamanın musiki üstatları tarafından bestelenmişse de bugüne kadar radyo ve televizyonlarda hep anonim olarak çalındı. Vapur Kitap tarafından basılan Mefkûre kitabı, şiirlerin Arap harfli özgün nüshasını da içeriyor.
Abdurrahman Hâmid Bilimer kimdir?
Abdurrahman Hâmid Bilimer 1897 senesinde Sivas’ta doğmuştur. Babası Kırım Tatarlarından Erzurumlu Hocâzade ailesinden İzmir paye-i mücerret rütbeli Hacı Mehmet Sâbıt, annesi Şapsiğ Çerkeslerinden Enise Hanımdır. Rus sürgünü sonrası Erzurum’a gelmişlerdir. İlk ve orta öğrenimini Sivas’ta bitiren Abdurrahman Hâmid babasının tayini nedeniyle İstanbul’a gelmiştir. Lise tahsilini Sarıyer’de tamamlamış ve Çapa’daki Erkek Muallim Mektebi’ne girerek edebiyat bölümünden mezun olmuştur. Daha sonra yedek subay olarak Azerbaycan’daki askeri birliğe sevk edilmiştir. Terhisinde Maarif Vekaleti’ne başvurusunda Ankara Erkek Lisesi Edebiyat öğretmenliğine tayin edilmiştir. Bu görevi sırasında Türk Ocakları Birliği tarafından yayımlanan Türk Yurdu Mecmuası’nda “Mefkûre” isimli şiirini yazmıştır. Yazdığı şiirler arasından bazıları zamanın mûsiki üstatları tarafından bestelenmişse de, bugüne kadar anonim olarak radyo ve televizyonlarda çalınmaktadır. Hocazade soyadını 1934 senesinde kabul edilen kanunla Bilimer olarak değiştirmişlerdir. Azerbaycan’daki askerliği sırasında aldığı tüberküloz mikrobunu bedeninde senelerce taşımış, 1 Eylül 1925’de, 28 yaşında hayata veda etmiştir.