Suriye’yi Bekleyen Tehlikeler
Suriye’de bir devir kapandı ve yeni bir sayfa açıldı. Suriye bir yandan geleceğine hazırlanırken diğer yandan da Türkiye’deki yardım kuruluşları ve gönüllüler yapılacak çalışmaları yerinde gözlemlemek için Suriye’ye gidiyor. Bu kapsamda Suriye’yi ziyaret eden Erdemli Sigorta Aracıları Derneği (ERSADER) Başkanı Mehmet Ali Işık’da gözlemlerini kaleme aldı. İşte o gözlemler:
“Suriye Gözlemlerim
Geçtiğimiz günlerde yaptığımız Suriye seyahatinde Idlib, Hama, Humus, Şam ve Halep’i ziyaret ettik. Durum gerçekten çok vahim. Şehirlerin %70-80’i yıkılmış durumda. İnsanlar özgürlüklerini kutluyorlar ancak yarınlarından emin değiller.
Şam’da ciddi bir endişeli bekleyiş hâkim. Hama ve Humus tamamen yerle bir olmuş. Halep ise diğer şehirlere göre biraz daha iyi durumda. Suriye Milli Ordusu Halep’in ötesine geçmemiş. Türkiye ise Zeytin Dalı, Barış Pınarı ve Fırat Kalkanı bölgelerinin yanı sıra Halep ve civarında da faaliyet gösteriyor.
Özgürleştirilen diğer bölgelerde ise HTŞ (Heyet Tahrir Şam) aktif ve asayişi sağlıyor ancak düzenli bir ordu yerine milis gücüyle hareket ediyorlar. Güvenlik endişesi ve belirsizlik çok yüksek. Amerika’nın müdahalesi olmasaydı HTŞ bu kadar güçlenemezdi, hatta İdlib’den çıkamazdı. Ayrıca Amerika ve İsrail’in bu bölgede ciddi emelleri olduğunu açıkça görebiliyoruz.
Öyle görünüyor ki Suriye üç veya dört parçaya bölünecek:
1. Kuzey’de Suriye Milli Ordusu’nun denetiminde bir devlet,
2. Güney’de HTŞ kontrolünde bir yapı,
3. Doğuda YPG hâkimiyetinde bir bölge,
4. Laskiye ve civarında ise Dürzi ve Nusayri ağırlıklı bir yönetim.
Türkiye, Cerablus’tan Afrin’e, ardından Kamışlı’dan İdlib’e kadar uzanan M4 Otoyolunu kontrol altına alırsa sınır güvenliğini sağlamış olacak. Aksi hâlde sınırlarımızda ciddi bir savaş tehlikesi doğabilir.
Sözün özü, Suriye’de BAAS rejiminin yıkılmasının ardından halkın özgürlüklerini coşkuyla kutladığını gördük. Ancak gelecekte neler olacağı hâlâ belirsiz. İnşallah bu özgürlüklerinin tadını uzun süre çıkarabilirler.
Sedneya Cezaevi ile İlgili Tespitlerim:
Sedneya Cezaevi’ni ziyaretimde, basında ve kamuoyunda anlatılanlardan bazı farklılıklar gözlemledim. Örneğin, “insan pres makinası” denilen cihazın en az 10 yıldır kullanılmadığını ve atıl durumda olduğunu gördüm. Yine cezaevindeki ekmek fırını, uzun süredir kullanılmadığını gösteren bir haldeydi; tozlanmış ve işlevsiz bir şekilde duruyordu.
Alt kattaki “işkence hücreleri” denilen alanlarda kapılarda yoğun örümcek ağları ve lağım çukurları vardı, bu da bu yerlerin uzun zamandır kullanılmadığını düşündürdü. Ayrıca, İHH ve AFAD gibi kurumların kazı yaptığı yerlerde inceleme yaptım. Kazı derinlikleri 10-15 santim civarındaydı ve yeraltında insan bulunma ihtimali imkansız gibi görünüyordu.
Koğuşlardaki yaşam koşulları çok kötüydü; ranzalar yoktu ve hijyenik bir ortam sağlanamamıştı. Ancak, basında iddia edildiği gibi 80-100 kişinin bir arada kalması da mümkün değil, çünkü koğuşlar en fazla 40 metrekare büyüklüğünde.
Sonuç olarak, geçmişte bu cezaevinde ağır işkenceler yapılmış olabilir, ancak şu anda Sedneya’nın aktif bir işkence merkezi olmadığını, mahkûmların başka yerlere götürülüyor olabileceğini düşünüyorum. Mevcut şartlar yine de insan hakları açısından endişe verici.
Saadet Partisi’nin Suriye ile ilgili söylemleri
Saadet Partisi’nin Suriye ile ilgili söylemleri, bölgedeki durumun karmaşıklığı ve Türkiye’nin bu süreçteki rolü göz önüne alındığında, bazı yönlerden haklılık payı taşımaktadır. Bu durumu şöyle detaylandırabiliriz:
1. Suriye’nin Geleceği ve Parçalanma Senaryosu
Saadet Partisi, Suriye’nin parçalanma ihtimaline dikkat çekiyor. Bölgedeki fiili durum da bu öngörüyü destekliyor:
• Kuzeyde Türkiye destekli Suriye Milli Ordusu etkili.
• Güneyde HTŞ (Heyet Tahrir Şam) gibi gruplar etkin rol oynuyor.
• Doğuda ise ABD desteğiyle güçlenen YPG/PKK kontrolü sağlamış durumda.
• Batıda, özellikle Laskiye civarında ise Dürzi ve Nusayri nüfusa dayalı bir yönetim söz konusu.
Suriye’deki bu parçalanmış yapı, ülkenin artık eski birliğini sağlamasının zor olduğunu ve bölgenin üç-dört farklı devlete dönüşebileceğini gösteriyor. Saadet Partisi’nin bu konuda yaptığı uyarılar, sahadaki gerçeklikle örtüşüyor.
2. Türkiye’nin Rolü ve Stratejisi
Saadet Partisi, Türkiye’nin bölgedeki stratejisine eleştirel bir perspektifle yaklaşıyor. Türkiye’nin, sınır güvenliğini sağlamak ve bölgeyi terör unsurlarından arındırmak için yürüttüğü Zeytin Dalı, Barış Pınarı ve Fırat Kalkanı harekâtları, takdir edilse de eksik adımlar olduğu belirtiliyor. Örneğin:
• Türkiye, Suriye Milli Ordusu’nu sadece kuzeyde tutuyor, güneye indirmiyor. Bu durum, bölgenin tamamen kontrol altına alınamamasına neden oluyor.
• Kamışlı’dan İdlib’e kadar uzanan M4 otoyolu hâlâ kontrol altına alınmış değil. Saadet Partisi, bu eksikliklerin Türkiye sınırında gelecekte büyük bir tehdit oluşturabileceğini belirtiyor.
3. Bölgedeki Güçlerin Emelleri
Saadet Partisi’nin bir diğer haklı uyarısı, ABD ve İsrail’in bölgedeki planları üzerine:
• ABD, YPG/PKK’yı destekleyerek doğuda bir Kürt devleti kurma girişiminde bulunuyor.
• İsrail ise bölgedeki parçalanmadan faydalanarak kendi güvenliğini artırma ve nüfuz alanını genişletme niyetinde.
Bu güçlerin müdahalesi olmasaydı, HTŞ gibi grupların bu kadar güçlenmesi ve Suriye’nin bu kadar parçalanması mümkün olmayabilirdi.
4. Halkın Durumu ve Belirsizlik
Saadet Partisi, Suriye halkının özgürlüklerini kazanmış gibi görünse de yarınlarına dair belirsizlikle yaşadığını ifade ediyor. Halk, Esed rejiminden kurtulmuş olmanın sevincini yaşasa da savaşın yorgunluğu, yıkılmış şehirler ve güvensiz ortam büyük bir sorun olmaya devam ediyor. Bu noktada, Saadet Partisi’nin, bölgede istikrar ve barışın sağlanması için uluslararası diplomasiye daha fazla önem verilmesi gerektiği yönündeki söylemleri de dikkate değer.
Genel Değerlendirme
Saadet Partisi’nin Suriye ile ilgili görüşleri, hem Türkiye’nin bölgedeki stratejisine yönelik eksiklikleri hem de Suriye’nin geleceğine dair kaygıları gündeme getirdiği için haklılık payı taşıyor. Ancak, bu durumun çözümü için önerdiği diplomatik yaklaşımlar ve mevcut aktörlerle ilişkilerin nasıl yönetileceği konusundaki açıklamalarının daha somut olması gerektiği de bir eleştiri olarak değerlendirilebilir.
Sonuç olarak, Saadet Partisi’nin öngörüleri, bölgedeki mevcut gelişmelerle örtüşüyor ve bu nedenle dikkate alınması gereken bir perspektif sunuyor.
Mehmet Ali IŞIK
04 Ocak 2025“