ZAMAN, ÖZLEM VE ÖLÜM HAKKINDA HAYAT DOLU BİR ROMAN
İstanbul Yalnızları ve Kalemkâr adlı romanlarıyla kitap severlerin beğenisini toplayan Selahattin Nehir, okurlarını bu defa 1800’lü yıllarda Melita’dan (Malatya) başlayan ve günümüz İstanbul’una uzanan bir hikâyeye davet ediyor.
Haziran Senfonisi, Anadolu’dan İstanbul’a, vahşi bir hayattan sanata, savaştan siyasetin parodisine, aile değerlerinden suça, gerçek ve hayal arasındaki keskin ayrımları bulanıklaştıran, okurların hafızasında iz bırakacak bir anlatı.
Haziran Senfonisi, Altın Kitaplar etiketiyle tüm kitapçılarda!
Şimdiki zamanla geçmişin, gerçekle hayalin, gelenekselle modernin, olgularla mitlerin, hayatla ölümün iç içe geçtiği derinlikli bir roman.
***
“Bana bunları bir ırmak anlattı; meşe ormanlarıyla kaplı Çakmak tepeleri ve Arapgir arasında yüzyıllardır akıp duran, kendisini dinleyecek birini özlemle bekleyen bir ırmak. Suyun, taşın, balıkların, ağacın, toprağın, kayısı çiçeklerinin, turnaların insanlarla konuşabileceğini Nanne’m öğretti bana. Ona da annesi öğretmiş… Bir sis anlattı; Çakmak’ta olduğum bir gece, dağların, meşelerin, evlerin üstüne yavaş yavaş çöken, her şeyi masala çeviren bir sis. Yan evin damında bir ozan bağlama çalarken, sis bir tül perde gibi onu bir görünür bir görünmez kılarken, çeşmenin başında iki kız çocuğu anlamadığım bir dilde türküler söylerken…”