PORTAKAL AĞACI’NDAN MUHABBETLE
Her şeyin mükemmel olduğunu düşündüğümüz bu dünyada, kendimizi bir eksiklik içinde tıslıyor. Gördüklerimiz mükemmel, duyduklarımız, istediklerimizse uzak gibi… Bir biz hata yapmışız, çöküntüler olan sadece biz kalmışız, bizde kalan bizleri bir türlü pansuman edememişiz. Bu düşünceleri tanıyan aynı hislerle dolu ama yalnız sanan devasa sayısı gün geçtikçe artıyor.
Derin bir nefes alma, bulutunun mavisini, denizlerin enginliğini, çam ağaçlarının dökülmeyen yapraklarını hatırlama vakti. Portakal Ağacı, turuncunun ümit dolu ışıltısını 100 başlıkta avuçlarınıza bırakıyor. Hayatı; inançla, gönül rahatlığıyla, duayla süslemek isteyenler için zarif bir davet sunuyor.
Bu kitap, tam istediğiniz yerde ve tam ihtiyacınız olan konu içten bir muhabbet vaadi…
Görgü tanıklarına göre 3 yaşıma kadar çok uslu bir çocukmuşum … Artık 1983 senesinde dünyada geçen bir meteorun etkisinden midir, birden o sedirle duvar arasına sıkışınca saatlerce sesi çıkmadan bekleyenler bebek gitmiş, yerine saten yataklarına makasla girişen, perdeleri mumla yanar mı yanmaz mı diye test eden, anne çevrede sallarken kadıncağızı uyutup evin içinde turlayan bir çocuk haline dönüşmüşüm. 23 yaşımda Boğaziçi Üniversitesi Edebiyat oğul sınıfta Portakal Ağacı isimli bir yemek blogu kurdum. Ayrıca blogun yemek kitabı çıktı. Şimdilerde bir yandan çocuklar ve yemek meraklılar için farklı dergileri yönetiyor, bir yandan da kitaplar yazıyorum. Ama başka bir zamanda esas kariyerim, eşimle beraber 3 çocuğumuzu büyütmek .