Özgürlüğün Köklerine Yolculuk
VakıfBank Kültür Yayınları’nın yayımladığı “Özgürlüğün Tarihi Üzerine İki Deneme” adındaki eserde, İngiliz tarihçi Lord Acton toplumsal hürriyetin gelişimini inceliyor. Acton kitapta, Julius Caesar, Aristoteles, Sokrates, Platon, Herakleitos, Cicero ve Locke gibi daha onlarca isme atıfta bulunarak, tarihi olaylardan örneklerle özgürlük düşüncesinin köklerine iniyor.
VakıfBank Kültür Yayınları’nın (VBKY) Türkçe’de ilk kez okurla buluşturduğu “Özgürlüğün Tarihi Üzerine İki Deneme” isimli kitap, İngiliz tarihçi ve siyaset adamı Lord Acton’ın “Antikçağda Özgürlüğün Tarihi” (1877) ile “Hıristiyanlıkta Özgürlüğün Tarihi” (1878) isimli iki denemesinden oluşuyor. Türkçe çevirisini Ahmet Fethi Yıldırım’ın yaptığı kitapta Acton, yüzyıllar boyunca gelişen ve dönüşen özgürlük düşüncesini tarihi anekdotlarla değerlendiriyor.
En yüksek siyasal amaç
Acton’a göre özgürlük, yüksek siyasal bir amacın aracı değildir, kendisi en yüksek siyasal amaçtır. “İyi bir kamusal yönetim için değil, sivil toplumun ve özel yaşamın en yüksek hedeflerinin peşinden giderken güvenlik için gereklidir” diyen Acton, kitapta anlatmaya özgürlük fikrinin Atina’da doğduğunun bilgisiyle başlıyor. Acton, şöyle devam ediyor: “Ulusların barbarlıktan ve yabancıların pençesinden kurtulmakta olduğu, insanları siyaset ilgisinden ve bilgisinden yoksun bırakan aralıksız varoluş mücadelesinin onları bir tas çorbaya doğuştan gelen haklarını satmaya istekli ve vazgeçtikleri hazineden bihaber kıldığı uzun ara dönemlerde, özgürlük aşırı derecede kesintiye uğradı.”
Aristokratların yükselişi
Acton, bir ülkenin gerçekten özgür olup olmadığına karar vermek için en kesin ölçünün, azınlıkların sahip olduğu güvenlik hakları olduğunu söylüyor. Bu tanımdan yola çıkarak özgürlük, inancın temel koşulu ve koruyucusu. Acton böyle söylüyor. Milattan 600 yıl önce mutlakıyetin sınırsız bir hâkimiyete sahip olduğunu ve Doğu’da rahiplerin ve orduların değişmeyen nüfuzuyla desteklendiğini belirten Acton, hemen sonra yaşananları özetliyor: Eğitimli müfessirler gerektiren kutsal kitapların bulunmadığı Batı’da ruhban sınıfı üstünlük kazanamadı… Krallar devrildi, onların yetkilerine aristokratlar sahip oldu. Dahası, kuşaklar boyunca sınıfın sınıfa acımasız egemenliği, zenginin yoksulu, âlimin cahili ezmesi devam etti.
Tiranların doğuşu
Antik Yunanlar döneminde kentlerde yaşayanlar eziyetten kurtulmak için güç kullanmaktan çekinmeyen farklı kuvvetlere sığındı. Ancak bu çare, kötülüğe yeni bir boyut kazandırdı. Action, “Tiranlar, 14’üncü yüzyılda kendilerini İtalyan kentlerinin efendileri yapanlar gibi çoğunlukla şaşırtıcı yetenekleri ve meziyetleri olan insanlardı; eşit yasalarla ve iktidar paylaşımıyla güvence altına alınan haklar hiçbir yerde yoktu… Diğer kentler gibi ayrıcalıklı bir sınıf tarafından ezilen ve şaşkına çevrilen Atina şiddetten sakındı ve Solon’u yasaları gözden geçirip düzeltmekle görevlendirdi” diyor. Yunanların bilimin keskin ışığına geçişi ise Perikles’in çağında yaşandı.
Feodal düzenin çöküşü
İlkçağ toplumunu etkileyen paganizm ruhunun, kilisenin ve devletin ortak etkisi olmadan kovulamayacağını ifade eden Acton, devlet ile kilise birliğinin zorunlu olduğuna dair evrensel anlayışın Bizans despotizmini doğurduğunu söylüyor. Ardından da önce hükümdarların hâkimiyeti, sonra da ruhban sınıfının yükselişi geldi. Her şey iç içe geçerken feodalizm, toprağı her şeyin ölçüsü ve efendisi yaptı. Acton, “… Böylece toprak ağasının gücü, bireyin özgürlüğünden ve devletin otoritesinden üstün oldu… İnsanlar toprak sahibi sınıfın iyi niyetine bağımlı olmadan geçimini sağlamanın bir yolunu bulunca, toprak sahibi önemini yitirdi ve menkul değer sahipleri önem kazanmaya başladı. Kent halkı yalnızca baronların ve din adamlarının kontrolünden kurtulmakla kalmadı, kendi sınıfları ve çıkarları için devletin komutasını ele geçirmeye de çabaladı” sözlerini kaydediyor.
Lord Acton kimdir?
19’uncu yüzyıl İngiliz düşünce tarihinin önemli isimlerinden Lord Acton, 1834’te Napoli’de doğdu. Alman, İtalyan ve İngiliz aristokrasisine mensup Katolik bir ailenin ferdiydi, özel eğitim aldı, ayrıca Münih’te ilahiyat, felsefe ve tarih okudu. Lordlar Kamarası’nda görev yaptı, başbakan William Gladstone’a danışmanlık hizmetinde bulundu. Gazeteci, editör ve yazar olarak uzun yıllar boyunca yazı hayatını sürdüren Acton, Batı Avrupa’nın tamamına vâkıf bir pozisyonda, ayrıcalıklı bir entelektüel kariyere sahip oldu. Kraliçe Victoria’dan, Oxford, Cambridge ve Münih üniversitelerinden onursal ödüller alan Acton, 1902’de Bavyera’da yaşamını yitirdi. Acton’ın VBKY’den “Özgürlüğün Tarihi Üzerine İki Deneme” ile “Tarih Üzerine Bir Ders” isimli kitapları yayımlanıyor.