Oturduğun Yerden Yola Çıkaran Kitaplar
Dünya’nın ortak gündemi; Koronavirüs ile birlikte “sosyal mesafe”, “karantina” ve “izole yaşamak”. Artık hepimiz zamanımızın büyük bir bölümünü evde geçiriyoruz. Bu günlerde evde geçirdiğimiz zamanımızı güzelleştirecek fikirlere ihtiyacımız var. Bu nedenle de kitap okumak ve film izlemek gibi entelektüel birikimimize katkı sağlayacak aktiviteler oldukça önemli. Enuygun.com, evden çıkmadığımız bu günlerde farklılık arayanlar için çay ya da kahve eşliğinde okunacak, oturduğunuz yerden sizi bambaşka maceralara çıkaracak çok özel kitapları bu yazıda derledi.
Gabriel Garcia Marquez – Doğu Avrupa’da Yolculuk
“Doğu Avrupa’da Yolculuk” Marquez’in 1950’lerde genç bir gazeteci olarak Frankfurt’tan yola çıkıp sırasıyla Doğu Almanya, Çekoslovakya, Polonya, Macaristan ve Sovyetler Birliği’ne uzanan yolculuğunu anlattığı bir günce. Aslında bir gezi kitabı yazmak için değil sosyalist düzeni irdelemek için yola çıkmış Marquez. Yolculuk esnasında yaşadıklarını, insanların konuşmalarını ve surat ifadelerini öyle detaylı anlatmış ki sanki o insanlarla sohbet ediyormuş hissini üzerinizden atamayacaksınız. Kitabı okuduktan sonra “Şu an gitsem o dönemin Doğu Avrupa’sını bulamam ki” diye düşünmeyeceksiniz bile.
Ahmet Hamdi Tanpınar – Beş Şehir
“Beş Şehir” Tanpınar’ın öğretmenlik yapmak için gittiği Ankara, Erzurum, Konya, Bursa ve İstanbul’un tarihi ve kültürel dokusunda yaşadığı deneyimleri anlattığı bir kitap. Aslında kaybolanın ardından nasıl üzüldüğümüzü ve yeniye duyduğumuz özlemi irdeliyor. “Beş Şehir”i okurken Tanpınar’la birlikte her bir şehrin geçmişinden ve kültüründen bilmediğiniz bir şey öğrendiğiniz bir yolculuğa çıkacaksınız.
Jack Kerouac – Yolda
“Yolda” aslında Amerika yolculuğu görünümlü bir Kerouac otobiyografisi. Chicago, Seattle, New Orleans, Los Angeles gibi Amerika denilince akla gelebilecek her yeri dolaşan Kerouac, yolculuğu esnasında aldığı notlarla yazmış “Yolda”yı. Kerouac’un gezdiği, gördüğü yerleri ve oralarda hissettiklerini tasvir ettiği kitabı Yolda ile adeta Amerika’ya karış karış keşfe çıkacaksınız.
D.H. Lawrence – İtalya’da Alacakaranlık
“İtalya’da Alacakaranlık” Lawrence’ın Frieda ile ilk önce Almanya’ya sonra İsviçre Alplerini geçerek İtalya’ya gittiği yolculuğu anlattığı bir gezi kitabı. Lawrence, bu yolculuk esnasında hayatlarına az da olsa dahil olduğu insanlar hakkındaki gözlemleriyle ve insanın kültürle ilişkisi üzerine derin yorumlarıyla bambaşka bir maceraya sunuyor.
Ece Temelkuran – Düğümlere Üfleyen Kadınlar
“Düğümlere Üfleyen Kadınlar” her biri birbirinden farklı karakterlere sahip dört kadının intikam hırsıyla Ortadoğu’ya yaptıkları yolculuğu anlatan bir roman. Bir gezi kitabı olmamasına rağmen Beyrut, Lübnan, Tunus, İskenderiye, Mısır gibi Ortadoğu ülkelerini bir gezi kitabında anlatılacağı kadar detaylı tasvir ediyor. Kitabı okurken kendinizi bu dört kadının yerine koymuş bulacaksınız ve onlarla yolculuğa çıkacaksınız. Kitabı okurken “Ben de bir intikam için bütün Ortadoğu’yu gezer miydim acaba?” diye düşünebilirsiniz.
Elizabeth Gilbert – Ye Dua Et Sev
“Ye Dua Et Sev” 30’lu yaşlarındaki Elizabeth Gilbert adlı bir kadının İtalya, Hindistan ve Endonezya seyahatlerini anlatan bir roman. Karakterin adından anlaşılacağı üzere karakterimiz aslında yazar Gilbert’ın ta kendisi. Gilbert zorlu bir boşanma döneminin ardından kendini seyahat etmeye adamış. Birçok ülke gezmiş ve en sevdiği 3 ülkeyi bu kitapta anlatmış. Gilbert’in anlatımı bireysel deneyimlerine dayandığı için çok gerçekçi. Bu yüzden kendinizi bu yolculuğun bir parçası olmuş halde bulmamanız imkânsız.
Mina Urgan – Bir Dinozorun Gezileri
“Bir Dinozorun Gezileri” Mina Urgan’ın hem Türkiye’de hem de dünyada gittiği yerleri anlattığı bir gezi kitabı. Evet, bu kitaba tam bir gezi kitabı diyebiliriz ama aslında kitap Urgan’ın gezip gördüğü yerler üzerinden anlattığı hayat hikâyesi. Bodrum’dan başlayıp Anadolu’ya, İngiltere’den Amerika’ya kadar birçok yeri gezmiş Urgan’ın hayatında kendinizden parçalar mutlaka bulacaksınız.
Albert Camus – Yolculuk Günlükleri
“Yolculuk Günlükleri” Camus’nün 1946 yılında Amerika’ya, 1949 yılında da Güney Amerika’ya yaptığı gezileri anlattığı iki ayrı günlükten oluşuyor. Amerika’yı Avrupalı bir gazeteci olarak keşfediyor Camus ve gelecekte adından söz ettirecek kitaplarını bu gezi esnasında tasarlıyor. Güney Amerika’ya ise artık tanınan bir yazar olarak resmi bir davet üzerine gidiyor ama hastalığı yüzünden yaşadığı sıkıntılarla mücadele veriyor. Camus ile Amerika’dan, Güney Amerika’ya uzanan muhteşem bir yolculuk hikayesine ortak olacaksınız.