Milli Görüş Bürokratlarına Kim Operasyon Yapıyor?
Son zamanlarda sosyal medyada başlayan bir linç kampanyası aldı başını gidiyor.
Hedef seçilen kişiler, önce sosyal medyada ortaya itiliyor. Ardından basın kuruluşları devreye giriyor. Bazen işin içine Cumhurbaşkanı bile dahil oluyor. Ve sonuçta bazı kişiler ve kitleler hedef seçiliyor, itibarsızlaştırılıyor, suçlanıyor, yargılanıyor ve infaz ediyor.
Tam da bu noktada Eğitim Bir Sen İstanbul 4 No’lu Şube Başkanı Talat YAVUZ şu soruyu sordu: “Peki, üzerinde operasyon yapılan kesim ne yapıyor?” ve şu acı cevabı verdi “Değerlerine saldıranların kavramlarıyla, linçe tabi tutulan kendi arkadaşını eleştiriyor.”
İşte Talat Yavuz’un o yazısı:
Milli Görüş Bürokratlarına Kim Operasyon Yapıyor?
Malcolm X; “Eğer dikkat etmezseniz medya, mazlumlardan nefret etmenize ve zalimleri sevmenize sebep olur.’’ sözünü sanki bu günler için söylemiş. Kitle iletişim araçlarının, zehirli bir silah gibi kullanıldığı dönemlerdeyiz. Vicdanı kararmış kalemler, kişileri ve kitleleri hedef seçiyor, itibarsızlaştırıyor, suçluyor, yargılıyor ve infaz ediyor. Asıl yapmak istediklerini, toplumun bilinçaltına ustaca yerleştirerek yapıyorlar.
Son birkaç aydır tartışılan konulara ve hedefteki kişilere bakıldığında ne demek istediğim daha iyi anlaşılacaktır. Önce çocuk istismarını sonra kadınlara yapılan saldırıları ve ardından medyatik hocaların yıllar önce benzer konularda söylediklerini tartıştık. Oyun ve oyuncular birileri tarafından önceden belirlenmiş, süreç planlanmış ve sahneye koyulmuş.
Hedef seçilen kişiler, önce sosyal medyada linç ediliyor. Ardından Oda TV veya Birgün haber yapıyor. Sözcü, Hürriyet, Milliyet, Kanal D ve CNN Türk sıra ile görevlerini yerine getiriyor. Bu sıralama hiç değişmiyor. Bu zincirin bir yerinde ya yargı göreve çağrılıyor ya da idari bir işlem yapılıyor.
Peki, üzerinde operasyon yapılan kesim ne yapıyor? Kemal Sunal filmlerini defalarca izler gibi izliyor. Sessizliğine ve korkaklığına, ilkesel bir kılıf bulmaya çalışıyor. Değerlerine saldıranların kavramlarıyla, linçe tabi tutulan kendi arkadaşını eleştiriyor. Basiretten yoksun bir halde sadece gürültü çıkarıyor. Medyamız, kurumlarımız, yazarlarımız, konuşmuyor, tepki vermiyor veya çok geç kalıyor. Devlet büyüklerinin tavrının netleşmesi bekleniyor.
Bu gidişat hayra alamet değil. 15 Temmuz sonrası yaşanan duygusallık, fikir dünyamızdaki kısırlık, siyasetteki karşı tarafı memnun etme ve ittifak arayışları, kötü niyetli toplum mühendislerinin elinde; gerçekleri ters yüz etmeye, devlet kademelerinde ve yargıda ucuz yoldan adam harcamaya yarayan bir manivelaya dönüştü. Birileri, milletin lehine gibi görünen bir süreci, usta manevralarla başka bir yöne doğru çeviriyor, farkında değiliz.
Yaşadıklarımızı tersinden bakarak anlamaya çalışalım. Hocalarımızı, bürokratlarımızı, aydınlarımızı, sudan sebeplerle linçe tabi tutanlar; kendi dünyalarından birine benzer bir süreç yaşatmışlar mı? Hocaların yıllar önce söylediklerini, bağlamından koparıp paket halinde servis ederek toplumun bilinçaltına, “yaşanan bütün sapıklıkların sorumlusu bu hocalardır” derken; öz yeğeni ile ilişkisini kameralardan bile saklamayan sapıkla ilgili ne yapmışlardır? Kadınlar günü yürüyüşünde sergilenen görüntülerle ilgili hangi eleştirileri getirmişlerdir? Bir yandan ahlak timsali kesilirken, diğer yandan toplumda eşcinselliğin yayılmasını, LGBT’yi savunanlarla ilgili ne yapmışlardır?
Bunların, bir tane vatan hainini bile hedefe koyduklarını, gözden çıkardıklarını, eleştirdiklerini görmemişken bize ne oluyor da gözümüzün önünde linç edilen insanlarımıza sahip çıkmıyoruz? “Boş yere heveslenmeyin, sizi tanıyor ve bütün oyunlarınızı biliyoruz.” diye haykırmadıkça, daha çok insanımızın harcanmasını izleriz. Her hata ve yanlış, kendi doğal sürecinde konuşularak sağlıklı bir sonuca ulaştırılır, adam harcanmasını izleyerek geleceğimiz yer, olduğumuz yerden çok daha gerisi olacaktır.
Ulusal aktörler tarafından hedefe yerleştirilen kişiler eğitim camiasından ise, burada organize olmuş bir kısım haysiyet cellatları, leş kargaları gibi üşüşmekten geri kalmıyorlar. Bitmek bilmeyen hesaplarını devreye sokarak rol çalıyorlar. Bunlarda ne habercilik ahlakı ne bürokrat ahlakı ne de eğitimci ahlakı kalmış. Hallerine bakmadan, bir de bize ilke ve ahlak dersi vermeye kalkmazlar mı? Öğrencilik ve meslek hayatını, bir ideal uğruna çalışarak geçiren bizlerin, makam ve menfaat peşinde koşanlardan alacağımız hiçbir ilke ve ders yoktur. Bizi takip ederseniz, dava arkadaşlığı nedir, vefa nedir, kul hakkına girmeden eleştiri nasıl yapılır belki öğrenirsiniz.
Daha yazının son cümlesini tamamlamadan, şimdi de Bartın İl Milli Eğitim Müdürü ile ilgili aynı oyunun tezgâhlandığına şahit oluyoruz. Bir kirli el, Milli Görüş geleneğinden gelen bürokratları harcamaya karar vermiş. Oluşturulan koroya, gerçekleri araştırmadan eşlik edenler, birilerine yazık edecek, suça ortak olacaklar. Oyuna gelmeyelim.
Talat YAVUZ
Eğitim Bir Sen İstanbul 4 No’lu Şube Başkanı