Mescid-i Aksa
Önceden hayallerim vardı Mescid-i Aksa üzerine.
Hatta bir gün rayamda bile görmüştüm, sarı bir ışığın parıltısında ki Aksa’yı. Aksa değildi belkide gördüklerim ama çocuktum işte. Elimde kılıncım cesetlerin oluşturduğu dağın üzerinde yalın ayak başım dimdik yüzümü ışığa cevirmiş , savurmaktaydım kılıncımı ışığımı kapatmak isteyenlere.
Çevremde ellerinde üçbeş metrelik kalkanlarla Aksa’nın parlayan ışığını kapatmaya çalışsalarda her yerde onun parlaklığı yansıyordu.
Ey Aksa rüyalarımın fatihi…
ve bir gün hayallerimi kaybettim.
Aksa dediğim altın kubbeli mekanın Aksa olmadığını ögrendim. kandırıldığımı ögrendim.
ve asıl en çok yaralandığım Aksayı hayal etmediğimi ögrendim. Aksa’nın hayalini kurmanın yaşadığım hayatta bana bir lüks olduğunu hissettim.
Siyah beyaz televizyonlarda nasıl olduysa sansüre ugramamış olan bir iki kısa görüntüde yaşıtlarımın koca tankların karşısında çırpınışını gördüğümde hayallerimin yalan olduğunu anladım.
Aksa’yı hayal etmenin hayal olduğu ilk o an düştü yüreğime. Bu gün oturup hayatıma baktığımda Aksa dendiğinde buruk bir yürekten fazlasını taşıyamadığımı biliyorum.
Akşam yemeğini boğaza karşı yerken ödediğim paranın Aksa diye bir derdi olan için fazla olduğunu da biliyorum. Bikaç damla gözyaşımla Aksa’yı kurtaramayacağımı da.
Hayallerim ve Aksa o kadar uzaklar ki artık birbirine…
Yüreğimde kadir gecesini Aksa’da geçiren çocuk, dilimde sapanıyla tankların karşısına dikelen çocuk, aynanın karşısında günlük hayatına dalmış savrulan ben…
Bir gün hayellerimin kuyruğuna bastığımda Aksa’nın önünde dikilen yiğitlerden biri olabilmenin umuduyla bastığım şu tuşlar bile belkide beni Aksa’nın bu mahrumiyetini karşısında birşey yapmamaktan dolayı suçlayacak…
Ve elbet bugün yaşadığım hayatın hesabı benden sorulacak…
Ey Aksa’nın minik koruyucuları bizleri affedin. Sizin yanınızda omuz omuza olmadığımız ve canımızı acıtacak kadar verlığımızı sizlerle paylaşmadığımız için affedin…
Tevfik YAZICILAR