Kültür ve Anarşi 150 yıl sonra ilk kez Türkçe’de
VakıfBank Kültür Yayınları’ndan çıkan “Kültür ve Anarşi”, yayımlanmasından 150 yıl sonra Türkçe’de ilk kez okurla buluşuyor. Kültür eleştirmeni Matthew Arnold kitapta, kültürün bir kusursuzluk arayışı olduğunu ve toplumsal düzene dayalı bir hayatın kültür vesilesiyle kazanılabileceğini söylüyor.
VakıfBank Kültür Yayınları’nın (VBKY) yayımladığı “Kültür ve Anarşi: Siyasal ve Toplumsal Eleştiri Alanında Bir Deneme” isimli kitap, İngiliz şair, deneme yazarı ve kültür eleştirmeni Matthew Arnold tarafından kaleme alındı. Türkçe çevirisini Ferit Burak Aydar’ın yaptığı bu önemli çalışma, yayımlanmasının ardından bir buçuk asır sonra dilimize kazandırıldı.
Kitapta, düzen olmadan toplumun var olmayacağı, toplum olmadan da insanın kusursuzluğa erişemeyeceği ifade ediliyor. Bu doğrultuda kültürün en önemli araç olduğu belirtiliyor.
Anarşinin en büyük düşmanı kültürdür
1822 yılında Middlesex, İngiltere’de doğan Arnold, 19’uncu yüzyılın en etkin entelektüel isimleri arasında sıralanıyor. Oxford Üniversitesi Balliol College’da eğitimini tamamlayan Arnold, yıllarca öğretim üyeliği yaptı, İngiltere ve ABD’de çeşitli konferanslar verdi, edebiyat ve toplum konuları üzerine değerlendirmeler yazıp şiir kitapları kaleme aldı. Çalışmalarıyla Victoria devrini aydınlatan Arnold, 1888’de Liverpool’da yaşama veda etti.
VBKY’den çıkan “Kültür ve Anarşi” ise Arnold’ın başyapıtı olarak gösteriliyor. Arnold kitapta, “Dolayısıyla bizim gözümüzde, kimin yönettiğinden bağımsız olarak devletin çerçevesi ve dış düzeni kutsaldır; kültürse bize devletten yana büyük beklentiler ve planlar içinde olmayı öğrettiğinden anarşinin en büyük düşmanıdır” diyor. Arnold, sözlerine şöyle devam ediyor: “Dolayısıyla kültür sevdalıları, şimdinin ama daha çok da geleceğin yüzü suyu hürmetine, anarşiye ölümüne düşmandır ve anarşi karşısında dimdik durur, asla eğilmezler.”
Bilgelik ve güzellikle ideale ulaşılır
Kültürün insan kusursuzluğunu içsel bir koşula yerleştirdiğini belirten Arnold, “İnsanlığımızın, hayvanlığımızdan ayrı olarak tam anlamıyla büyümesine ve egemen olmasına, insan mizacının özgül vakarı, zenginliği ve mutluluğunu yaratan şu duygu ve düşünce nimetlerinin genel anlamıyla ahenk içinde yaygınlaşmasına ve giderek artan etkililiğine yerleştirir” sözlerini kaydediyor. Arnold’a göre insan, kendisine sonsuz eklemeler yaparak, güçlerini sonsuz ölçüde genişletip, bilgelik ve güzelliği büyüterek idealini buluyor. Bu ideale ulaşmak için de kültür vazgeçilmez bir yardımcı olarak öne çıkıyor.
Bizi güçlendiren şey maneviyat
Arnold, adından söz ettiren bir toplumu geleceğe ulaştıranın maddiyat yerine maneviyat olduğunun altını çiziyor. Bundan dolayı “Büyüklük nedir?” sorusunun peşine düşüyor ve ardından görüşlerini aktarıyor: “Büyüklük sevgi, ilgi ve hayranlık uyandırabilecek manevi bir koşuldur ve büyüklüğe sahip olmanın dışsal kanıtı bizim sevgi, ilgi ve hayranlık uyandırmamızdır. Yarın İngiltere’yi deniz yutsa, şu ikisinden hangisi bundan yüzyıl sonra bile en fazla sevgi, ilgi ve hayranlığı uyandırmayı başaracak, dolayısıyla bir büyüklüğe sahip olunduğunun kanıtlarını gösterecektir: Son yirmi yıldaki İngiltere mi, yoksa muazzam bir manevi çabanın görüldüğü ama kömürümüzün ve kömüre dayalı sınai faaliyetlerimizin çok az gelişmiş olduğu Elizabeth dönemindeki İngiltere mi? O halde, kömür veya demir gibi şeylerden İngiltere’nin büyüklüğünü oluşturan öğeler olarak bahsetmek nasıl da sağlıksız bir zihinsel alışkanlıktır ve şeyleri olduğu gibi gören, dolayısıyla bu tür yanılgıları defedip gerçek olan kusursuzluk standartları belirleyen kültür ne de hayırlı bir dosttur!”
Denemeleriyle özgün bir kültür ve estetik anlayışı geliştiren Arnold, kitabında kültür ile anarşi kavramlarını birbirinin mutlak karşıtı şeklinde yorumluyor, örneklemelerini sıralıyor. Kültürün bir kusursuzluk arayışı ve incelemesi olduğunu, bu arayışın temelinde güzelliğin, zekânın ve ışığın yer aldığını ifade eden Arnold, toplumsal düzenin kutsallığını vurguluyor.