Tarihin Işığında Bir Direniş Durağı: Kudüs’ün Kalbindeki Ebu Eyyub El-Ensari Tekkesi
Kudüs… Tarihin ve maneviyatın nabzının attığı, fakat ne yazık ki uzun süredir işgalin ve zulmün gölgesinde kalan mukaddes şehir. Her ne kadar siyasi çatışmalar ve zorluklar manşetleri domine etse de, Kudüs’ün ve çevresindeki köylerin derinliklerinde, direnişin ve yardımlaşmanın sessiz kahramanları var olmaya devam ediyor. Bu kahramanlardan biri de, şehrin kuzeyindeki Biddu kasabasında, asırlar öncesinden gelen bir mirasla ayakta duran Ebu Eyyub El-Ensari Tekkesi.
Bu tekkenin ismini duyduğunuzda, aklınıza sadece duvarları eski bir yapı gelmesin. Bu merkeziFilistinli aileler için sadece bir barınak değil, aynı zamanda manevi bir kale.
Peygamber Emanetinin Günümüzdeki Yansıması
Ebu Eyyub El-Ensari’nin, Medine’ye hicret ettiğinde Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’i evinde misafir etme şerefine nail olmuş büyük bir sahabe olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu tekke de, ismini taşıdığı o büyük misafirperverlik ruhunu günümüze taşıyor. Tekkeler Osmanlı döneminden bu yana bölgede sosyal ve kültürel dengeyi korumada merkezi bir rol oynarlar. Onlar, camilerin yanı sıra halkın sosyal ihtiyaçlarını karşılayan, fakiri doyuran ve ilim öğreten kritik merkezlerdi.
Bugün Biddu’daki Ebu Eyyub El-Ensari Tekkesi de bu geleneği yaşatıyor.
Sadece Gıda Değil, Aynı Zamanda Manevi Gıda
2016 yılında kurulan bu tekke, özellikle işgalci İsrail’in yerleşim ve abluka politikaları nedeniyle ekonomik olarak büyük zorluklar yaşayan Kudüs’ün kuzeyindeki 16 köyde binlerce ihtiyaç sahibi Filistinli ailelere el uzatıyor.
Tekkenin aşçısı Vasim ebu-A’id günlük insani yardımların boyutunu gözler önüne seriyor: “Burada çok özgün yemekler yapıyoruz. Tavuklu pilav, köfte, sebze çorbası gibi çeşitli yemekler yapıyoruz.” Düşünün ki, zorla göçe maruz bırakılma tehlikesi altındaki bu topraklarda, sıcak bir kap yemeğin ne anlama geldiğini…
Bu ifadeler, sadece bir menüyü değil, Filistin mutfağının cömertliğini ve paylaşım kültürünü yansıtıyor. Bu sofralar, yoksulluğu hafifletmenin ötesinde, halkın bir araya gelmesini sağlayan, dayanışma ruhunu güçlendiren ve umudu yeşerten küçük toplantı alanlarıdır.
Sofraların Bereketi ve Misafirperverlik
Tekkenin proje müdürü Ala Dali tekkenin yardım yapmanın yanında Kur’an-ı Kerim’in öğretilmesi konusuna da önem verdiğini anlatırken aslında ne büyük bir vazifeyi yerine getirdiklerini de açık etmiş oluyor .
Yani mesele sadece karın doyurmak değil, aynı zamanda bir kimlik ve inanç direnişi. İşgal altındaki bir coğrafyada genç nesillere Kur’an-ı Kerim’i öğretmek, onların köklerine ve manevi miraslarına bağlı kalmalarını sağlamak demektir ki, bu da en büyük direniş biçimlerinden biridir.
Son Söz: Direnişin Formülü
Kudüs’teki durumun her geçen gün kötüleştiği bir ortamda, Biddu’daki Ebu Eyyub El-Ensari Tekkesi gibi kurumlar, işgalci İsrail’in sistematik asimilasyon ve yıldırma politikalarına karşı bir set çekiyor. Onlar, maddi zorluklar içinde kalanlara gıda sağlarken, aynı zamanda manevi ve kültürel kimliği koruma mücadelesi veriyorlar.
Ben inanıyorum ki, bir milletin ayakta kalması, sadece siyasi liderlerinin gücüne değil, aynı zamanda bu tür kökleri sağlam, fedakâr sivil toplum kuruluşlarının direncine bağlıdır. Ebu Eyyub El-Ensari Tekkesi, Kudüs’ün kuzeyinde yanan bir meşale gibi, tüm dünyaya Filistin’in asla pes etmeyeceğini, misafirperverlik ve maneviyatla köklerine tutunmaya devam edeceğini haykırıyor.
Bu meşalenin sönmemesi için onlara destek olmak, hepimizin insani ve vicdani sorumluluğudur.
Tevfik YAZICILAR
28 Kasım 2025