Iris Murdoch’un Hüzünlü Romanı Çan
Ayrıntı Yayınları, geçtiğimiz yüzyılın en zeki kadını olarak kabul edilen İngiliz filozof ve yazar Iris Murdoch’un tüm kitaplarını yayımlamaya, yazarın hem komik hem de hüzünlü romanı Çan ile devam ediyor! Murdoch’un ilk olarak 1958’de yayımlanan dördüncü romanı Çan, ahlak, maneviyat, özgürlük, evlilik, cinsellik ve iyiyle kötü arasındaki mücadele gibi temaları odağına alarak bir topluluktaki kayıp ruhların hikâyesini anlatıyor. Kilise dışı bir dini topluluk üyeleriyle, gruba geçici olarak dahil olan bir grup yabancının karmaşık ilişkiler ağına odaklanan romanda dış dünyayla bağlarını koparmadan dini yaşamın nimetlerinden yararlanmak isteyen topluluk üyeleri, aralarına yabancıların karışmasıyla ciddi bir sınavdan geçerler.
İngiliz romancı, oyun yazarı, şair, denemeci, filozof ve senaryo yazarı Iris Murdoch’un dördüncü romanı Çan, Seda Ağar’ın çevirisiyle Ayrıntı Yayınları’nın Edebiyat Dizisi kapsamında edebiyatseverlerle buluştu. Murdoch’un 1973 James Tait Black Anma Ödülü kazanan Kara Prens ve 1978 Booker Ödülü kazanan Deniz Deniz romanlarını Türkiye’deki okurlarla buluşturan Ayrıntı Yayınları, ayrıca yazarın Ağ, Kesik Bir Baş, Rüya Sakinleri, Melekler Zamanı romanlarıyla İyiliğin Egemenliği, Sartre: Romantik Rasyonalist, Varoluşçular ve Mistikler, Ateş ve Güneş adlı çalışmalarını da yayımladı. 1970’de İrlanda Akademisi’nin, 1975’te Amerikan Beşeri Bilimler ve Sanat Akademisi’nin onursal üyeliğine seçilen; eserleri filmlere ve dizilere de uyarlanan Iris Murdoch’un The Good Apprentice, The Nice and The Good, The Unicorn, A Fairly Honourable Defeat adlı eserleri de önümüzdeki dönemde Ayrıntı Yayınları tarafından yayımlanacak.
Dora Greenfield kocasını terk etti çünkü ondan korkuyordu. Altı ay sonra ise aynı sebepten ona geri dönmeye karar verdi. Olmayan Paul, mektuplar, çalan telefonlar ve merdivenlerdeki hayali ayak sesleriyle Dora’ya dadanarak daha büyük bir eziyete dönüşmeye başlamıştı. Dora kendisini suçlu hissediyordu, suçluluk duygusu da beraberinde korkuyu getirdi. En sonunda Paul’ün varlığının sebep olduğu zulmün, yokluğunun sebep olduğu zulme yeğ olduğuna hükmetti.
Iris Murdoch 1958 yılında yayımlanan dördüncü romanı Çan’da roman kişilerinin içsel hesaplaşmaları ve karşılıklı ilişkileri üzerinden ahlak, maneviyat, özgürlük, evlilik, cinsellik gibi temaları masaya yatırır. Romandaki eşcinsel karakterler aracılığıyla, 1950’ler gibi erken bir dönemde konuyu kınayıcı olmaktan uzak bir tonda ele alır.
Hikâye, kilise dışı bir dini topluluk üyeleriyle, gruba geçici olarak dahil olan bir grup yabancının birbirleriyle olan karmaşık ilişkiler ağına odaklanır. Dış dünyayla bağlarını koparmadan dini yaşamın nimetlerinden yararlanmak isteyen topluluk üyeleri, aralarına yabancıların karışmasıyla ciddi bir sınavdan geçerler. Civardaki gölde orta çağdan kalma bir çanın tesadüfen bulunmasıyla, zaten pamuk ipliğine bağlı bu ilişkiler kalıcı bir darbe alır. Romandaki karakterler dış dünyadan kaçarak inzivaya çekilmeyi ve maneviyata yönelmeyi başaramazlar zira geçmişten gelen sorunları ve kırılganlıkları peşlerini bırakmaz.
IRIS MURDOCH HAKKINDA
1919’da İrlanda’da doğan İngiliz romancı, oyun yazarı, şair, denemeci, filozof ve senaryo yazarı. Murdoch hemen her yıl hacimli birer roman yazmış olmasının yanında, Sartre, Romantic Rationalist (1953) (Sartre’ın: Yazarlığı ve Felsefesi, Çev. S. Hilav, Yazko Yay., 1964; 1983); The Fire and the Sun (1977) (Ateş ve Güneş, Çev. S. R. Kırkoğlu, Ayrıntı Yay., 1992). Bunların yanı sıra Metaphysics as a Guide to Morals (1992) [Bir Ahlak Kılavuzu Olarak Metafizik] gibi felsefi çalışmalarıyla da tanınır. Bir süre Oxford Üniversitesi’nde felsefe dersleri vermiştir. Filozof geçmişi, genellikle karmaşık ahlaki, dinî ve etik meselelerle uğraşan kurmaca yapıtlarında hissedilir ölçüde etkindir. Romanları zekice bir mizah duygusunu içermeleri, dolambaçlı olay örgüleri ve ayrıntı zenginlikleriyle dikkati çeker. Murdoch, Kara Prens (1973) romanıyla James Tait Black Anma Ödülü’nü ve The Sea, The sea (1978) ile de Booker McConnell Ödülü’nü kazanmıştır. Murdoch’ın ilk romanı Under the Net (1954) (Ağ, Çev. Nihal Yeğinobalı, Ayrıntı Yay., 1993) en iyi yapıtlarından biri olarak görülür ve ahlaki meseleleri işlemesi bakımından yazarın tipik yapıtlarındandır. Murdoch’ın bazı romanları ısırgan komediler, bazılarıysa ironik trajediler olarak sınıflandırılmıştır. Yazarın başlıca konusu genellikle sevgi ilişkilerinin içerdiği çeşitli çatışmalar ve romanlarında sık sık görülen karmaşık aşk üçgenleridir. Murdoch’ın romanlarının birçoğu, modern çağda geçmelerine karşılık büyü ve gizem öğeleri, olay örgüsündeki âni, acayip kaymalar, 18. ve 19. yüzyılın gotik romanlarını çağrıştırır. Murdoch’ın romanlarında çoğunlukla The Flight From the Enchanter’daki (1956) Mischa Fox, A Severed Head’deki (1961) (Kesik Bir Baş, Çev. S.R. Kırkoğlu, Ayrıntı Yay., 1988) psikolog ya da Philosopher’s Pupil’deki (1983) [Filozofun Öğrencisi] filozof gibi, günümüze özgü “cazibeli” biri diğer kişilerin davranışlarını etkiler ve olayları yönlendirir. Murdoch’ın imgeci düzyazı üslubu, yapıtlarında fantastik, sembolik bir boyut yaratmasına yardımcı olur. Yazar kendisiyle yapılan bir söyleşide şöyle demiştir: “Gerçek hayatta fantastik olan ile sıradan olan, sade olan ile sembolik olan genellikle çözülmez biçimde iç içe geçmiştir. Bence en iyi romanlar da hayatı, bunları birbirinden koparmaksızın araştırıp gözler önüne serenlerdir.” Murdoch’ın yapıtları hayranı olduğu 19. yüzyıl Rus romanlarıyla, özellikle de Dostoyevski’yle karşılaştırılmıştır; zira yazar genellikle Anglo-Amerikan edebiyatında daha yaygın olarak görüldüğü gibi bir ya da iki ana karakterin bakış açısına odaklanmaktansa karmaşık ilişkiler içindeki çok sayıda kişiyi içeren hacimli metinler yazmıştır.
Diğer önemli romanları şunlardır: The Bell (1958); The Unicorn (1963) (Tek Boynuzlu At, Çev. T. Nutku, Can Yay., 1983); The Red and the Green (1965) [Kırmızılar ve Yeşiller]; The Time of the Angels (1966) (Melekler Zamanı, Çev. N. Yeğinobalı, Ayrıntı Yay., 1995); Nuns and Soldiers (1980) [Rahibeler ve Askerler] ve The Good Apprentice (1986) [İyi Çırak].