Türkiye eğer İncirlik Üssü’nü kapatırsa…
Yörünge Dergisi’nden Cengiz Şişman, Türkiye’nin PYD-YPG unsurlarına yönelik başlattığı Afrin Zeytin Dalı Harekatı sonrası Prof. Erickson ile Türkiye, ABD ve NATO ilişkilerinin geleceğini konuştu.
Eski NATO subayı Prof.Dr. Edward Erickson “Eğer bizim bundan sonra yapacaklarımız Türklerin çıkarlarına ters düşerse, onların yapacağı tek şey İncirlik Hava Üssü’nü kapatmak olacaktır. Eğer burayı kapatırlarsa biz bölgede şu anda yürüttüğümüz operasyonlarımızı sürdüremeyiz. Suriye’deki operasyon kabiliyetimiz yarı yarıya azalır” dedi.
Prof. Edward Erickson, askerî ve akademik kariyeri olan önemli bir isim. 1991’de Körfez Savaşı’nda 3. Zırhlı Tümen Topçu Harekat Subayı olarak görev yapan Erickson, İzmir’de NATO subayı olarak da bulunmuş. 1995’te IFOR bünyesinde Saraybosna’da, 2003’te Irak’ın işgalinde 4. Piyade Tümeni’nde, 2007-2008 yılları arasında ise Bağdat’ta Irak Savunma Bakanlığı’nda görev almış. Siyaset bilimi dersleri veren Prof. Erickson, aynı zamanda Osmanlı ve modern Türkiye askerî tarihini bilen akademisyenlerden birisi.
Yörünge Dergisi’nden Cengiz Şişman, Türkiye’nin PYD-YPG unsurlarına yönelik başlattığı Afrin Zeytin Dalı Harekatı sonrası Prof. Erickson ile Türkiye, ABD ve NATO ilişkilerinin geleceğini konuştu.
AMERİKA’NIN BÖLGEYE OLAN İLGİSİNİN ARKASINDA İKİ TEMEL VAR
İşte röportajın ilgili bölümü:
– Uzman olduğunuz alanlar ışığında sizinle bugün Türkiye’nin son dönemlerde içinde bulunduğu bazı siyasî ve askerî gelişmeleri konuşmak istiyoruz. Ama öncelikle Amerika’nın Ortadoğu’ya olan genel ilgisinden bahsedelim biraz. Hepimizin bildiği petrol ve silahtan başka ne tür bir ilgisi var Amerika’nın Ortadoğu’ya? Değişen şartlar Amerika’nın çıkarlarını burada nasıl etkiledi?.
– Önceleri ilgimizin temelinde tabii ki bir enerji kaynağı olan petrol vardı. Ancak günümüzde işlerin boyutu çok değişti. Amerika bugün enerji ihraç eden ülkelerin başında geliyor. Dünyanın en büyük petrol ihracatçısı olan Suudi Arabistan’la enerji ihracatı konusunda başa baş gidiyoruz ve neredeyse onları geçmek üzereyiz. Dolayısıyla bugünkü ilgimizin temelinde yatan daha önemli başka şeyler var. En önemlilerinden birisi bölgesel istikrarı sağlamak, ikincisi de İran’ın ve Rusya’nın bölgedeki etkisini en aza indirmek. Bence şu anda Amerika’nın bölgeye olan ilgisinin arkasındaki iki temel saik bunlar.
– Ortadoğu ülkeleri arasındaki siyasî ve askerî rekabetin yakın bir gelecekte sıcak savaşa dönüşebileceğini düşünüyor musunuz?
– Ben açıkçası devletler arasında bir savaş olacağını öngörmüyorum yakın gelecekte. Ancak büyük oyuncular, mesela İran, Suudi Arabistan, Amerika ve Rusya, vesayet savaşlarına devam edecekler. Onun haricinde Amerika ve İran arasında, İsrail ve İran arasında ya da Suudi Arabistan ve İran arasında doğrudan bir sıcak savaş olmaz. Askerî çatışmalar devam edecektir, ama bunlar vâsiler aracılığı ile sürdürülecektir. Bu bağlamda benim için önemli sorulardan bir tanesi Amerika’nın Irak’ta daha uzun süre kalıp kalamayacağıdır. Iraklılar bizim orda kalmamıza izin verecekler mi? İkinci soru da Amerika’nın Suriye’de kalıp kalamayacağıdır. Suriye’de şu an yaklaşık 2.000 Amerikan askeri var ve bizim orada kimse ile tam bir anlaşmamız yok. Rusların Esat rejimi ile anlaşması var, ama Amerika’nın yok. Amerika orada dışarıdan bir oyuncu gibi…
– Bu Amerikalılar için hayatî bir soru tabii…
– Tabii ki öyle. Eğer 2010’da olduğu gibi Irak bizim oradan çıkmamızı isterse, o zaman Amerika’nın Suriye’deki pozisyonu da çok kırılgan hale gelecek. Çünkü Suriye’ye ulaşmak için Amerika’nın Irak hava sahasını kullanması gerekiyor. Dolayısıyla şu an Ortadoğu’da Amerika’nın varlığı konusunda Irak anahtar role sahip.
– Irak Amerika’nın çıkmasını isteyecek mi sizce? Yoksa çok değişkenli bir denklem mi bu hala?
– 2008, 2009 ve 2010’da Amerika ve Irak arasındaki en önemli konu oradaki Amerikan askerlerinin ve diğer Amerikalıların durumlarıydı. Mesela bir Amerikalı suç işlediğinde Iraklı mahkemeler tarafından mı yoksa Amerikan askerî mahkemesi tarafından mı yargılanacaktı. Bu konularda hiç bir zaman bir anlaşmaya varılamadı. Bugün de durum bundan daha iyi değil. Yani pek çok konuda anlaşmazlıklar sürüyor. Dolayısıyla bence Amerika’nın Irak’ta kalıp kalmaması çok ciddi bir sorun. Görünen odur ki Amerikalılar Irak’ı kademeli olarak terk edecekler ve bir kaç yıl içinde de bizim oradan tamamen çıkmamız istenecek. Çünkü bizim orada daha fazla varlık göstermemizi istemiyorlar.
– Bu yüzden mi Amerika Suudi Arabistan’a ve Körfez ülkelerine daha çok yanaşıyor? Yani Irak’tan çıkma durumunda Amerikalıların barınacağı yeni yerlere mi ihtiyacı olacak? Özellikle de askerî açıdan?
– Şu an Katar ve Kuveyt’te de askerî üsler var zaten. Ancak bunlar asıl olarak hava üsleri ve lojistik üsler. Savaş çıktığında asker sevkiyatı için uygun yerler. Ama asıl ihtiyacımız olan Irak’ta serbestçe girip çıkabileceğimiz ve içinde hava üssünün de olduğu tam teşekküllü bir askerî üs.
– Rusya’nın ve Çin’in bölge üzerinde artan etkisi ile Amerika nasıl başa çıkacak?
– Rusya geçen sene Esat rejimi ile bir anlaşma imzaladı. Orada daimî bir askerî üsleri olacak. Biz de geçen Aralık ayında ilk defa İsrail ile daimî bir askerî üs kurmak üzere anlaştık. Bu konu henüz çok fazla basında tartışılmadı. Yani Amerikalıların İsrail’de daimî bir askerî üsleri olacak. Bu bir anlamda İncirlik Amerikan üssünün güneydeki karşılığı olacak.
– Bu üs yapılmaya başladı mı?
– Okuduklarıma göre Aralık ayında ilk kazma vurulmuş. Ancak nerede olduğunu bilmiyorum.
– Biliyorum sizin uzmanlık alanınız değil ama, acaba bu gelişmenin İsrail-Filistin sorunu üzerine etkisi ne olur, bu konuda bir şeyler söylemek ister misiniz?
– Şimdiye kadar İsrail ile resmî bir askeri anlaşmamız yoktu. Ancak siyasetçilerimiz her zaman ‘İsrail bizim müttefikimizdir’ tabirini kullanıp durdular. Bu hem Cumhuriyetçiler hem de Demokratlar için geçerli. Şüphesiz ki İsrail ile ortak çıkarlarımız mevcut. İran konusu mesela. Ama Japonya’ya Filipinler’e ya da NATO ülkelerine olduğu şekliyle İsrail’e karşı resmî bir sözümüz ya da yükümlülüğümüz yok. Yeni kurulacak olan tam teşekküllü askerî üs bir anlamda İsrail-Amerikan ilişkilerinin resmiyet kazanması yönünde bir gelişme… Bir noktada Amerika, İsrail ile resmi olarak güvenlik ya da savunma işbirliği anlaşması yapacak.
– Böyle bir işbirliği aslında gayrı resmî olarak hep yok muydu?
– Evet vardı. Ama resmî değildi. İşlerin resmiyete dökülmesi Trump yönetiminde hız kazandı. Trump’ın gündeminde sadece Kudüs yok. Buna benzer büyük konular da var. Şimdilik fazla tartışılmıyor ama bence bir kaç yıl içinde herkes İsrail ile yapılacak olan bu savunma paktı hakkında konuşuyor olacak. Bu bir saldırı değil, savunma paktı olacak. NATO’nun 5. Maddesinde olduğu gibi yani.
“AMERİKA’NIN DERDİ, KÜRT DEVLETİ KURMAK DEĞİL”
– Şimdi biraz daha kritik konulara geçelim. Türkiye açısından tabii. ABD ve Türkiye iki NATO ülkesi. Ancak ABD, Türkiye’nin terörist grup olarak kabul ettiği PKK’nın bir uzantısı olan PYD-YPG’yi destekliyor. Türkiye bundan rahatsız. İki NATO üyesi bu konuyu nasıl çözecekler?
– ABD Suriye’de oyuncu olmak ve gelişmelerin parçası olarak kalmak istiyor. 2014’ten sonra oraya Rusya, İran ve Hizbullah girdi ve Esat’a yardım etmeye başladılar. Eğer oyuncu olarak kalmak istiyorsak bizim de zeminde bir müttefikimizin olması gerekliydi. Önceleri Özgür Suriye Ordusu ile ittifak yaptık. Üyelerinin bazılarını Ürdün’e götürüp eğitim verdik. Ve proje için yaklaşık 300 milyon dolar harcadık. Ama bu proje yürümedi. Daha sonra dönüp yeni değerlendirmeler yaptık ve asıl düşman DEAŞ’a karşı kim bizimle savaşır diye düşünmeye başladık. Ve bu noktada PYD bize en uygun müttefik olarak göründü. Önce onlara eğitim verdik, daha sonra da silah. Böylelikle yeni bir ittifak kurmuş olduk. PYD ile işbirliği yaparak İran ve Rusya’nın etkisini de dengelemiş olduk. Yani bizim asıl derdimiz oradaki Kürt ayrımcılığını desteklemek ya da Kürt devleti kurmak değil. Bizim asıl derdimiz Rusya, İran ve Hizbullah’ın etkisini bölgede en aza indirmek. Anlaşmamıza göre PYD’ye verdiğimiz silahları daha sonra bize geri vereceklerdi. Türkiye’ye de bunun böyle olacağının sözünü vermiştik. Şimdi DEAŞ konusu neredeyse tamamen çözüldü. Ama zannetmiyorum ki PYD bu silahları ABD’ye geri versin. Bu da bir sorun tabii. PYD, Afrin’de de varlık gösteriyor. Türkiye’nin iddiasına göre burada 8-10 bin PYD üyesi konuşlanmış vaziyette. Ancak rakamın bu kadar yüksek olduğunu düşünmüyorum. Ama orada olanların elinde Amerikan silahları da vardır muhtemelen.
– Türkiye bu yüzden şu anda Afrin’e askerî operasyon düzenliyor…
– Evet, çünkü onların ellerinde roketler var ve bunları Türkiye’yi taciz etmek için kullanabilirler. Aynen Hizbullah’ın ve Hamas’ın İsrail’e attığı roketler gibi. Türkler şuan Afrin’e gidip oraları temizlemeye çalışıyor. Ama şunu tekrar etmek isterim, Amerika ne bağımsız Kürdistan’ı destekliyor ne de PKK’yı destekliyor. Bizim için PYD sadece DEAŞ’a karşı ittifak ettiğimiz bir güçtü. Benim şahsi görüşüme göre Amerika’nın bu ittifakı baştan itibaren yeterince düşünülmemiş ve yönetilememiş bir operasyondu.
“AMERİKA BİRAZ DAHA İLERİ GİDERSE TÜRKLER İNCİRLİK’İ KAPATABİLİR”
– Sonuçta Türkiye Amerika’nın bütün uyarı ve ihtarlarına rağmen Afrin’e girdi. Türk-Amerikan ilişkileri bundan nasıl etkilenecek?
– Ben tarihe bakıyorum. 1974’te Türkiye, Amerika’nın bütün uyarılarına rağmen Kıbrıs Harekatı’nı başlattı, Amerikalılar Türkleri 1990’larda ‘Kuzey Irak’a girmeyin’ diye bir çok defa uyardı. Amerikalılar Türkleri Kardak konusunda ‘Yunanlıları çok sıkıştırmayın’ diye de uyardı. Ancak Türkler, bu uyarıların hiç birini dinlemedi ve kendi çıkarları için ne gerekiyorsa onu yaptılar. Demem odur ki Amerika’nın uyarıları hiç bir zaman Türkleri yapacakları işlerden alıkoymuyor. Türklerin bu son (Afrin) kararı aslında Amerikalıların elini kolunu bağlamış oldu. Onları daha zor durumda bıraktı. Çünkü eğer bizim bundan sonra yapacaklarımız Türklerin çıkarlarına ters düşerse, onların yapacağı tek şey İncirlik Hava Üssü’nü kapatmak olacaktır. Eğer burayı kapatırlarsa biz bölgede şu anda yürüttüğümüz operasyonlarımızı sürdüremeyiz. Suriye’deki operasyon kabiliyetimiz yarı yarıya azalır. Türkler baskıya boyun eğmiyorlar…
– Yani şu an Amerikalılar Türklerden daha zor durumda öyle mi?
– Evet, Türkiye’nin askerî harekatı bizi çok zor durumda bıraktı. Aslında bence Amerika kendi kendisini çok zor duruma soktu. Afrin’de Türkler halihazırda Ruslarla koordineli çalışıyorlar. Amerikalıların Suriye’de beraber hareket edeceği kimse yok ama Rusların var. Dolayısıyla Türkler olası bir Türk-Rus çatışmasından kaçınmak için şu an Ruslarla işbirliği yapıyor.
– Sizce Türkiye bu operasyon sonucunda istediğini elde edebilecek mi?
– Bence edecek. Türklerin istediği Dicle’nin batısı ile Hatay arasında güvenli bir bölge oluşturmak. Böylelikle güneyden gelebilecek saldırıları kontrol altına almak. Bunu yapabilecekler gibi görünüyor.”