Fowles’un Günce’si
Ayrıntı Yayınları, Koleksiyoncu ve Büyücü gibi unutulmaz eserleriyle tanınan İngiliz romancı, hikâyeci, şair ve deneme yazarı John Fowles’un günlüklerinden oluşan iki ciltlik Günce’nin ilkini okurlarla buluşturdu! Mit ve gizemi, gerçekçilik ve varoluşçu düşünceyle birleştiren romanlarıyla yüzyılın önemli yazarları arasında yer alan Fowles’un Günce’sinin ilk cildi, yazarın hayatına dair dokunaklı bir portre sunarken edebi evrimini adım adım takip ediyor. Bu özel eser, yazarın hayatını, yaratım süreçlerini, dönemin entelektüelleriyle ilişkilerini olduğu kadar kişisel ilişkilerini, özel ilgi alanlarını, hobilerini, izlediği filmleri, etkilendiği yazarları ve zengin duygu dünyasını da gözler önüne seriyor.
John Fowles’un kendi sesinden hayatı ve sanatı anlatan, okuru edebi keşfe davet eden eseri Günce’nin ilk cildi, Süha Sertabiboğlu’nun çevirisiyle Ayrıntı Yayınları’nın Lacivert Kitaplar’ı arasındaki yerini aldı. 2003-2006 yılları arasında Jonathan Cape tarafından İngiltere’de, Alfred Knopf tarafından ABD’de yayımlanan bu cilt, yazarın Oxford’daki gençlik yıllarından başlayarak 1965 yılına kadar olan dönemini kapsıyor. Fowles’un edebi evrimini derinlemesine anlama fırsatı sunan ve yazarın dünyasına içten bir yolculuk vaat eden kitabın ikinci cildi ise önümüzdeki aylarda yayımlanacak.
John Fowles’un Günce’si, yazarın yaratıcı gelişimini ve edebi başarısının perde arkasındaki karmaşıklıkları anlamamıza olanak tanır. Kitap, Fowles’un Oxford’daki öğrenciliğinden, Fransa’daki üniversitede öğretim üyeliğine ve Yunan adası Spetsai’de İngilizce öğretmenliği yaparken geçirdiği döneme detaylı bir bakış sunar. Bu süre zarfında, Büyücü adlı eserinin temellerini atmaya başlar ve ilk romanı Koleksiyoncu’nun sinema uyarlaması çekilmeye başlanır.
Fowles’un düşünce dünyası, aşk, evlilik, yaratıcılık ve başarı gibi temel temalarla derinlemesine meşguldür. Özellikle, günlüklerin sayfalarında Fowles’un kelimelerinden dökülen dürüstlük ve samimiyet, okuru yazarın düşünce dünyasına yaklaştırır. İleride eşi olacak ama tanıştıklarında evli olan Elizabeth ile yaşadığı ilişki ve evliliğe dair notlar, yazarın duygusal zenginliğini yansıtır.
Fowles’un kendi gözlemleri ve düşünceleri, dönemin sosyal ve kültürel bağlamına ışık tutar. Edebiyat dünyasındaki yerini bulma çabaları, kitabın önemli bir temasını oluşturur. Yazarın yazma süreçlerine, fikirlerine ve içsel çatışmalarına dair bu yaklaşım, güncenin okuma deneyimini zenginleştirir. Eser, günce olmasının yanı sıra henüz gelişmekte olan bir yazar ve eleştirmen, kuşbilimci ve bahçıvan, tutkulu doğa bilimci ve gezgin, sinemasever ve eski kitap koleksiyoncusu olan Fowles’u da görünür kılar.
JOHN (ROBERT) FOWLES HAKKINDA
(1926-2005) İngiliz romancı, hikâyeci, şair ve denemeci. Fowles, mit ve gizemi gerçekçilik ve varoluşçu düşünce ile birleştiren romanlarıyla yüzyılın önemli yazarları arasına girmiştir. Gerilim romanı, Victoria dönemi romanı, ortaçağ öyküsü ve otobiyografi gibi geleneksel düzyazı biçimleriyle deneyler yapmış, bu biçimler aracılığıyla yirminci yüzyıl sanatını ve toplumunu yorumlamıştır. Fowles karmaşık durumlar ve efsane, sanat ve tarihten alınma unsurlarla dolu sahneler yaratan, anıştırma ve betimleme tekniklerini sık kullanan bir yazardır. Romanların anlatı yapısı güçlü, karakterleri canlı, inandırıcıdır. Bu karakterlerin çoğu toplumun genel geçer kurallarının dışında yaşar; romanların dramatik gerilimi bu karakterlerin kendilerini yeniden değerlendirmelerini gerektiren can alıcı dönüm noktalarına ulaşmalarıyla sağlanır. Fowles’un kadın kahramanları zeki ve bağımsızdır; erkek kahramanlar ise hayatlarındaki bulmacalara yanıt arayan, genellikle kararsız ve yalıtılmış durumdadırlar. Çoğu durumda aradıkları basit çözümleri bulamadıkları gibi arayışları esrarın daha da artmasıyla sonuçlanır. Fowles her şeyi bilen Tanrı-yazar rolünü reddeder; bu tavrı, romanlarını okuru tatmin edecek finallerle bitirmeyi reddetmeyi de içerdiği için bazı okurlarını kızdırmıştır. Oysa Fowles yarattığı karakterlere kendi sınırları içinde seçme ve davranma özgürlüğü tanımanın yazar sorumluluğunun gereği olduğuna inanır. Bu uygulama, Fowles’un, iradesini ve bağımsız düşüncelerini kullanarak topluma uyum göstermeye direnen ve böylece şansın hayat üzerindeki etkisini sınırlayan “sahici” insan anlayışına koşuttur.
İlk romanı The Collector (1963; Koleksiyoncu, Çev. Münir Göle, Ayrıntı Yayınları, 2001) büyük bir ticari başarı kazanmış, kitap hakkında yapılan değerlendirmelerde hikâyenin Herakleitos’tan alınan, Az yani seçkinler ile Çok, yani kitleler arasındaki mücadele temasını işlediği vurgulanmıştır. Fowles bir düşünce metni olan ikinci kitabı The Aristos’ta (1964; Aristos-Yaşam Üzerine Notlar, Çev. Serdar Rifat Kırkoğlu, Ayrıntı Yayınları, 2001) sanat, din, siyaset ve toplum hakkındaki düşüncelerine yer vermiştir. The Magus (1965;Büyücü, Çev. Meram Arvas, Ayrıntı Yayınları, 2006) labirentimsi yapısıyla Fowles’un anlatı ustalığını gözler önüne serer. Yazımına 1952’de başladığı bu roman ilk kez 1965’te yayımlanmış, 1977’de yazarın yaptığı birçok üslup ve yapı değişikliğiyle tekrar yayımlanmıştır. The French Lieutenant’s Woman (1969; Fransız Teğmenin Kadını, Çev. Aslı Biçen, Ayrıntı Yayınları, 1999) Fowles’un en başarılı ve yenilikçi romanı olarak değerlendirilmiştir. The Ebony Tower (1974; Abanoz Kule, Çev. Aysun Babacan, Ayrıntı Yayınları, 2008) her biri bir sanat biçimiyle bağlantılı ve yaratım sürecinin bir yönüyle ilgili öykülerden oluşur. Ayrıntı Yayınları’nın yayın programında bulunan Daniel Martin (1977) bir adamın kendini arayışını konu alan, Fowles’un deyişiyle “duygusal anlamda otobiyografik” bir romandır. Mantissa (1982; Mantissa, Çev. Aysun Babacan, Ayrıntı Yayınları, 2001) cinsellikten edebiyat kuramına bir dizi konuyu ele alır ve modern edebiyatta yazarın rolü üzerinde odaklanır. Akıl ile boş inanç, delilik ve doğaüstü, özgürlük ve rastlantı, bilim ve büyü gibi kavramların tartışıldığı, çarpıcı bir gerilim romanının ötesine uzanıp metafizik boyutlara da erişen son romanı A Maggot (1985; Yaratık, Çev. Serdar Rifat Kırkoğlu, Ayrıntı Yayınları, 2000) ise on sekizinci yüzyılda Shaker mezhebinin ortaya çıkışını konu edinir. Kendi yapıtlarının yazılış serüveninden toplumsal analizlere kadar çeşitli yazılar içeren en son yapıtı Wormholes (1998; Zaman Tüneli, Çev. Süha Sertabiboğlu, Ayrıntı Yayınları,2004) ise makale ve söyleşilerinden oluşuyor.
1968 yılından itibaren Fowles İngiltere’nin güneyinde, küçük bir liman kasabası olan Lyme Regis’te yaşamıştır. Yaşadığı yerin yerel tarihine duyduğu ilgiden dolayı 1979’da Lyme Regis Müzesi’nin kuratörlüğüne atanan Fowles, 5 Kasım 2005’te yaşama veda etti.