Ekrem Şama’nın “Allah Dostu ERBAKAN” isimli kitabını okuyorum…
Çokça zaman harcanarak yaklaşık 110 kadar kişiyle görüşülerek binlerce km yol kat edilerek Hocamızın genel anlamda manevi yönünü ele alan bir eser vücuda getirilmeye çalışılmış.
Hocamızın doğumundan vefatına kadar çeşitli dönemler belli kategorilere tasnif edilerek 600 sayfaya özetlenmiş…
Özetlenmiş diyorum zira konu Erbakan Hocamız olunca kalemler aciz kelimeler kifayetsiz kalıyor hele hele Hocamızın manevi yönünü anlatmak bizim aklımızın dar kalıplarının kavrama kapasitesinin oldukça üzerindedir.
Erbakan Hocamız deyim yerindeyse ‘aşkın ete kemiğe bürünmüş hali’dir bu ise hissedilebilir, belki yaşanabilir ve fakat tarifi ancak izdüşümleriyle bizlere birtakım ipuçları verebilir.
Sayın yazar da mukaddime bölümünde buna kısaca değinmiş.
Eserdeki bölüm başlıklarından biri de ‘Hikmet Önsezi ve Rüya Alemleri’ adı altında çeşitli kişilerin Erbakan Hocamızın sağlığında yaşanan birtakım hikmetli olayları, Hocamızın hissi kablel vuku yoluyla atlatılan birtakım tehlikeli durumları ve bazı kişilerin Erbakan Hocamızla alakalı gördükleri rüyaları konu alıyor.
Burada anlatılanlar Erbakan Hocamızın sağlığında meydana gelmiş, kişilerin kendi başlarından geçmiş ve sebep sonuç ilişkilerine bağlı kalarak bir neticeye bağlanmış birtakım olağanüstü hadiselerdir.
Bu konular üzerinde birçok kişinin başından geçen hadiselere yer verildiği gibi Saadet Partisi Genel Başkanı Mustafa Kamalak’ında görüşüne yer verilmiş, işte asıl fecaat burada ortaya çıkmaktadır.
Fotoğrafta görülen sözleri Genel Başkanın ağzından, Sayın Şama kitabına alarak büyük bir fecaate ve sui zana imza atmıştır.
Bu noktada konuyu üç yönden ele almak lazım gelir, birincisi yazar açısından ikincisi Sayın Genel Başkan açısından, üçüncüsü de Erbakan Hocamız açısından…
Yazar cenahı:
1- Sayın yazar neden diğer kişilerin anlattığı hadiselere yer verirken adı geçen kişilerin kendi gördüğü rüyaları yazıp Sayın Kamalak’ın kendi gördüğü rüyalar yerine üçüncü bir şahsın gördüğü iddia edilen rüyayı buraya alma gereği duymuştur?
2- Neden Genel Başkanın “özetle” dediği bu rüyayı gördüğü iddia edilen kişiyle temasa geçip ayrıntısına girmemiştir. Ya da üçüncü şahsın ağzından aktarıp konuyu sadece kendi çerçevesinde bırakmamıştır?
3- Diğer şahısların sadece rüyalarını aktarırken neden Genel Başkanın bir buçuk satırlık “özetle” dediği görüldüğü iddia edilen rüyayı üç sayfayı aşan ve tamamen Fatih Erbakan aleyhtarlığı üzerine kurulmuş yoruma yer vermiştir?
4- Bir buçuk satırda özetlenen rüyanın üç sayfayı
aşan ve iler tutar yanı olmayan bu itham ve sui zannın konu başlığıyla alakası nedir ki buraya alınmıştır?
5- Neden bu itham ve karalamalara karşı direkt konuyla alakası olan Fatih Erbakan’a bilgi verilip en azından bir dipnot şeklinde de olsa kendisinden görüş alınıp ek yapılmamıştır? Kaldı ki 4. Madde de zikredildiği üzre esasen bu konu kitaba hiç alınmamalıydı zira konu bütünlüğünü bozan kesker alaka durum meydana gelmiştir.
6- Sayın yazar madem ki burada Erbakan soyadı taşıyan kişilere karşı ağır ithamda bulunulmasına yer verecek kadar hoşgörü sahibidir o halde direkt Erbakan Hocamızla alakalı şu aralar sosyal medyada gezen bir Şeyh bozuntusunun keşfi keramet yoluyla müşahede ettiğini zırvaladığı haşa ‘Erbakan şu an orada kabir azabı çekiyor, malların hesabını veremiyor’ zuhuratına neden yer vermemiştir? Bu zırva Fatih Erbakan siyonizme hizmet ediyor ithamından daha mı saçmadır? Kaldı ki bu konu bile az bir zorlamayla Fatih Erbakan’a misler gibi bağlanabiliyor kitaptaki konu kadar da uğraş istemiyor.
7- En önemlisi yazar tamamen kendi inisiyatifinde olan bir kitapta bu konuyu gündeme getirmekle neyi amaçlamaktadır. Zira söz uçar yazı kalır, Fatih Erbakan’ın siyonizmin eline düşmüş olduğu fitnesini yaymaktaki ve tarihe kayıt düşmekteki maksadı nedir? Kitap ismiyle ve konu başlığıyla uzaktan yakından alakası olmayan bu mevzuyu neşretmek kendi isteği midir yoksa bununla alakalı bir baskı görmüş müdür?
Sayın Genel Başkan cenahı:
1- Sayın Genel Başkan neden sık sık gördüğünü ileri sürdüğü rüyalardan birini anlatmak yerine üçüncü bir şahsın gördüğünü söylediği rüyayı anlatma gereği duymuştur?
2- Sayın Genel Başkan neden Erbakan Hocamızın manevi yönünün ele alındığı bir neşriyatta konunun tamamen dışına çıkıp Fatih Erbakan’ı siyonizme hizmet etmekle itham ederek fitne ateşini yakmak gereği duymuştur?
3- Neden Sayın Genel Başkan “kurtarmayı başaramadım” diyerek zihinlerde Fatih Erbakan’ı iflah olmaz bir şekilde siyonizmin emrine girmiş bir kişi olarak tanıtma gayreti içerisine girmiştir?
4- Sayın Genel Başkan sık sık rüyasında hocamızı gördüğünü teşkilat meselelerini konuştuklarını iddia ederken “dünyanın en hayırlı hareketi hizmet hareketidir” sözünü Erbakan Hocamızın kendisine rüya yoluyla bildirdiğini mi ima etmeye çalışmıştır? Ya da Fatih Erbakan’ın aday olduğu kongrede son dakika da Fatih Erbakan taraftarı ikiyüze yakın delegenin (ki bunların içerisinde kurucular kurulu üyesi doğal delegeler dahi mevcuttur) isminin silinmesini rüya yoluyla Erbakan Hocamızdan emir alarak yaptığı havasını mı vermeye çalışmaktadır? Sık sık rüyamda görüp teşkilat meselelerini konuşuyoruz diyerek neyi amaçlamaktadır. Kendi başıma hareket etmiyorum parti yine hocamızın isteği doğrultusunda idare ediliyor mesajını mı vermeye çalışmaktadır?
5- Erbakan Hocamızın Genel Başkan seçildiği kongrede söylediği palyaço sözünü binbir tevil ve dolambaçlı bir biçimde sapı samana karıştırarak Numan Kurtulmuş yerine evladı Fatih Erbakan için söylemiş havası oluşturmaya çalışmasının bilinç altındaki hezeyanının kendisini gülünç duruma düşürdüğünü görmeyecek kadar Fatih Erbakan’a olan husumetini nasıl izah etmektedir?
6- Fatih Erbakan’ın etrafındaki uzun yıllar Milli Görüşe hizmet etmiş ve en zor zamanlarda dahi hiçbir şekilde zerre kadar sarsılmamış insanları Sayın Genel Başkan görüldüğünü iddia ettiği bir rüya sebebiyle siyonist ilan etmesi akıl tutulması mıdır yoksa burada şahsi bir husumet mi söz konusudur?
Erbakan Hocamızın cenahı :
1- Erbakan Hocamız neden direkt olarak evladı Fatih Erbakan’a böyle bir tehlike olduğunu rüyasında söylemek yerine Sayın Kamalak’ın da ifadesiyle hiç haberi bile olmayacak başka bir şahsa gözükmüştür?
2- Sayın Genel Başkan sık sık rüyasında gördüğü zamanlarda neden Hocamıza bunu sormamıştır yada Hocamız neden böyle bir mühim mevzuyu Sayın Genel Başkana direkt kendisi emretmemiştir. Yoksa Sayın Genel Başkanın rüya kotası mı dolmuştur yada Hocamız her zamanki nezaketinden ötürü Sayın Genel Başkanı böyle bir mesele için rahatsız etmek mi istememiştir?
3- Böylesine maneviyatı yüksek bir eserde bu olaya yer verilmesi Hocamızın maneviyatına olan inanca zarar getirmez mi? Çünkü hiçbir sebep sonuç ilişkisi olmaksızın sadece sui zan ve dedikodu üzerine bina edilmiş bir kitap olmuştur insanların nazarında.
4- Rüya göreni bağlamaz mı, yada umuma şamil bir rüya ise bunun rahmani olup olmadığına dair deliller aranmaz mı? Rüya başlı başına bir ilim değilmidir, herkes kafasına göre yorumlayabilir mi, Yusuf (a.s.) kıssası bize bunu anlatmaz mı? Bu yanlış aktarım ve sui zan üzerine kurulu yorumlar yine en çok Hocamızın şahsi manevisine halel getirmez mi?
Yukarıda zikredilen sorular okuyunca aklıma takılan ilk sorulardır, bu liste şüphesizki daha da uzayıp gidecektir.
Görüldüğü üzre hakikatten maada bir kurgu havası meydana getiren bu hadise hem Hocamızın maneviyatına olan inanca ve hemde bunca emek harcanarak meydana getirilen bu esere gölge düşürmüş, daha da ötesi Erbakan Hocamızı şahsi heva ve heveslerine alet etmeye yönelik hazırlanan bir kompozisyona bunca emek kurban edilmiştir fotoğrafı karşımıza çıkmaktadır.
Bu konunun kitaba alınması kalplerde iki mühim tohuma sebep olacaktır:
Ya Erbakan Hocamızın evladına buğz edilmesine…
Ya da Hocamızın hafsalamızın alamayacağı büyüklükte maneviyatına olan inancımız ve bağlılığımıza halel gelmesine…
Her iki halde de bu konunun buraya alınmasının en hafif tabiriyle iyi niyetle açıklanabilir bir tarafı yoktur. İki sonuçtan birine hizmet etmektedir ve herhalükarda bu anlatan kişiyi de aktaran kişiyi de vebale sokmaktadır.
Bir an evvel bu kitap piyasadan geri çekilmeli ve tashihi yapılmalıdır.
Aksi halde bu kara bir leke olarak mahşer günü Hocamızla ve sözünüze itimat edip amel eden insanlarla karşılaşıncaya dek beraberinizde gelecektir. Allah muhafaza buyursun.
Sözlerimi toparlarken Erbakan Hocamız ve Ekrem Şama’yla alakalı bir hatıramı da nakletmek istiyorum;
Hocamız son dönemlerinde yine İstanbul’da olduğu bir zaman, cuma namazını Sultanahmet Camiinde eda etmiş ve namazdan sonra imam odasına Emrullah Hocanın daveti üzerine cay sohbetine geçmişti. Çok şükür bir çok kez olduğu gibi bendenizde oradaydım, çaylar henüz gelmişti ki Hocamız Ekrem Şama’yı yanına çağırıp halhatır sorduktan sonra çıkardığı Çanakkale neşriyatlarından ötürü kendisini taltif edip dua buyurduktan sonra dedi ki;
-Şimdi acil olarak yeni bir eser hazırlayacaksın konusu Eba Eyyub el Ensari ve Cihad olacak.
Birkaç cümlenin daha arkasından umuma dönerek sohbetini gerçekleştirdi.
Şimdi ben Ekrem Şama’nın bu faciaya imza attığını görünce hemen aklıma bu hatıra geldi. Keşke Ekrem Bey bu esere bu kadar zaman harcayacağına Hocamızın emrettiği çalışmayı gerçekleştirseydi. Böylece hem emre mugayir hareket etmemiş hemde bu fitne ateşini yakmaya Hocamızın şahsi manevisini alet etmemiş ve Hocamızın vasiyetini de yerine getirmiş olurdu, Bu kendisi için de ümmet içinde daha hayırlı olurdu, dedim kendi kendime.
Gayret bizden hidayet Allah’tandır.
Baki selam ve dua ile.
Not: Yazıyı kaleme aldığım dakikalarda Ekrem Beyin Facebook sayfasına son bir umutla baktım, hani belki hatasını kabul eder, bir özür beyan eder ve kitabın toplatılıp gerekli tashih neticesinde tekrar yayınlanacağını söyler diye. Fakat Sayın Yazar tam aksine konuyu çarpıtma yoluna gitmiş ve benim gibi düşünenleri sıradan alelade bir rüyaya takılmakla suçlamıştır, bizim ele aldığımız sorunun rüya olmadığını yukarıdaki satırları teker teker tahlil ederek anlayabileceğini umut ediyorum.
Erkan İlyas HELVACI
Erbakan Hocanın Allah Dostu olduğuna gerçek anlamda inan bir Milli Görüş neferi.