AK Parti, Facebook ile mi devrilmek isteniyor ?

AK Parti, Facebook ile mi devrilmek isteniyor ?

Son günlerde Facebook ile Londra merkezli Cambridge Analytica arasında geçen skandalla ilgili haberler kapladı her yanı. Cambridge Analytica’nın ABD seçimleri ve İngiliz referandumunu etkileyen ayak oyunları ve insanların bilgilerini satan Facebook hakkında bir dünya haber yapılıyor.

Peki neden şimdi basında bu kadar büyük rol aldı bu skandal ? Seçimler yaklaşırken AK Parti kendine karşı da böyle bir çalışma yürütüldüğünü mü düşünüyor acaba ?

Can Kemal Özer, Yenisöz gazetesinde bundan ya 8 ay önce 15 Ağustos 2017 de Cambridge Analytica’nın bugün ortaya çıkan skandalına değinmiş ve Türkiye’deki seçimlerle olan bağlantısına dikkat çekmiş. 

Merak ederseniz işte o yazı:

 

 

BREXIT VE TRUMP’I KAZANDIRAN 5 BÜYÜK YA DA OCEAN 2019’U TEHDİT EDER Mİ?

Psikologlardan oluşan iki ekip, 1980’lerin başında 5 BÜYÜK (Big Five) adını verdikleri bir model geliştirir. Amaç, insan davranışlarını analiz etmek…Kısa adı OCEAN (openness, conscientiousness, extroversion, agreeableness, neuroticism) yani “açıklık, sorumluluk, dışadönüklük, uyumluluk ve duygusal denge” olan yeni yöntemle karşıdaki kişinin nasıl biri olduğuna dair, doğruya yakın bir şekilde değerlendirme imkânı sağlıyormuş.

5 BÜYÜK yani OCEAN ya da Türkçe ASDUD

Açıklık – Yeni tecrübelere ne kadar açıksın?

Sorumluluk – Hayatta ne kadar mükemmeliyetçisin?

Dışadönüklük – Ne kadar girişkensin?

Uyumluluk – Ne kadar saygılı, uyumlu ve işbirlikçisin?

Duygusal denge – Gelişmeler seni ne kadar etkiliyor, kolayca üzülüyor musun?

Sorularına cevap arıyormuş.

‘E bundan bize’ ne diyebilirsiniz! Ama durun hemen öyle demeyin! Çünkü sosyal medyada paylaştıklarınız, ya da başkalarının paylaşımlarının size etkisi, hayatınızı karartmak olabilir.

Anket firmaları, hem ABD seçimlerinden Clinton’un zaferle çıkacağına, hem de İngiliz halkının BREXIT’e hayır diyeceğinden o kadar emindiler ki. Kimse Trump’a şans bile tanımıyordu. İngiliz halkının da evet demesinin güç bir ihtimal olduğu dile getiriliyordu. Oysa yanılmışlardı. İngilizler BREXIT’i onaylamış, ABD seçmeni de Trump demişti.

Peki, neydi anket firmalarını yanıltan şey?

Trump’ın seçimi kazandığı gün, Londra merkezli Cambridge Analytica adlı bir şirket, bir basın açıklaması yapar ve şöyle der: “Bizim veri odaklı devrimci yaklaşımımızın Trump’ın başkanlık seçimlerindeki olağanüstü zaferinde böylesi önemli bir rol oynadığından dolayı heyecanlıyız!”

Alexander James Ashburner Nix‘in yönettiği Cambridge Analytica, sadece Trump’ın çevrimiçi (online) kampanyasını değil, aynı zamanda İngiltere’nin BREXIT kampanyasını da yürütmüş.

BÜYÜK VERİ DE NE OLUYOR?

Artık “büyük veri” diye bir mefhum var. Çünkü dünyada 6 milyar insan telefon kullanıyor. Bunun yaklaşık 4 milyarında internet var. “Online” veya “offline” yani internet olsun veya olmasın telefon, bilgisayar, ya da herhangi bir IP tabanlı aletle yapılan her şey kaydediliyor. Bu da devasa bir veri oluşturuyor.

Arama motorları, sosyal medya yazılımları, browserlar, her şeyi izliyor.Yaptığınız arama, ziyaret ve okumalarınızı izleyip, ilgi alanlarınızı tespit edip kişilik ve psikolojik karakter özelliklerinizi ölçümlemenize odaklanıyor. Yukarıda zikrettiğimiz açıklık, sorumluluk, dışadönüklük, uyumluluk ve duygusal denge sorularının cevapları üretiliyor.

Kişilerin zaafları, endişeleri, ihtiyaçları, eğilimleri, güçlü ve zayıf yönleri tespit ediliyor. Karmaşık veriler kişiler, bölgeler ve toplumların; anlık, günlük, haftalık, mevsimsel, siyasi veya iktisadi gelişmelere göre davranışlarını grafikliyor. Buna da psikografik ya da psikometrikler deniyor.

Sistem sahibine propaganda yapma, yönlendirme ve yönetme imkânı sağlayan bu veriler bizlerin de yönlendirilip, güdülmesine, karar ve tercihlerin etki altına alınmasına yardım ediyor.

Eski bir CIA çalışanı 1960’ların sonunda yazdığı makalelerde; örgütünün bazen bir iş kolunda şirket, bazen gazeteci, bazen bürokrat, bazen sokak kadını, bazen, balıkçı, bazen garson, bazen postacı, bazen papaz, bazen imam, bazen şeyh olarak görev yaptığını, böylece bireylerin ve toplumların davranışları ile zayıf ve güçlü yönlerini tespit etmeye çalıştığını yazıyordu.

Oysa bugün bunlar yine geçerli olmakla beraber, artık BÜYÜK DATA’nın doğru bir şekilde analizi ile sonuç elde etmek daha da kolay. Üstelik hiçbir riski de mevcut değil.

Türkiye’yi düşünün. Neredeyse 80 milyon Facebook’ta hesap açmış. Bir o kadarı Twitter, İnstagram, vs’de. Attığı her adımı görüntüleyip paylaşıyor. Ebeveyni ölmüş; naaşlarının resmini… Oğlu sünnet olmuş; takılarını… Kızı gelin olmuş; gelinliğini… Ameliyat olmuş; ameliyathane görüntülerini…

Siyasetçi, bürokrat çay içmeye gelenden gizli toplantılara kadar her şeyi resimleyip, konumunu da ekleyerek paylaşıyor. Devletin bütün evrakları ve iç yazışmaları Whatsapp’da… Kişiler aklına geleni arama motoruna soruyor. Bütün evraklar bulut adı verilen veri hırsızlık depolarına yükleniyor.

Batı üniversitelerinde, istihbarat örgütlerinde bu verilerin analizi için yöntem ve yazılımlar geliştiriliyor. Cambridge Analytica‘nın ABD seçimleri ve İngiliz referandumu için yaptığı şey, bunların bir neticesi.

Aslında bu yapılar karşımıza bir ya da birkaç kişiye ait şirketlermiş gibi çıksa da genellikle durum öyle değil. Şirketlerin ardında istihbarat örgütleri veya başka dev yapılar var.

Mesela Google, Yahoo, Facebook, Whatsapp, Instagram, Like, Skype, Twitter gibi şirketler, Amerikalı girişimcilerin, gençlerin keşifleri gibi takdim edilir. Oysa biraz araştırma sonucu arkalarından NSI, CIA, FBI ve sair örgütler çıkar. Çıkmasa bile bu şirketler bu örgütlere birer arka kapı açar ve verilerinin içinde cirit atma imkânı sunar.

Mesela 2014’de Yahoo’nun e-posta servisinin Amerikan istihbarat örgütlerinin girişine izin verdiği ortaya çıkmış, Yahoo da bunu kabul etmişti. Benzer durum diğerleri içinde geçerliydi. Bunun için Rusya Yandex ve benzer servilerini devreye sokmuştu.

Çoğu kimse, “Benim kimseden gizleyecek bir şeyim yok. Biz gizlesek de bir şekilde ulaşırlar” gibi akla ziyan mazeretler üretirler.

Facebook’ta yapılan beğeni ve paylaşımları analiz eden bir ekip; kişilerin, sosyal grupların, milletlerin, insan yapılarının tercih biçimlerini ortaya çıkarıyor.

MAC adlı kozmetik markasını beğenen “erkekler”in genellikle eşcinsel olduğu, Lady Gaga takipçilerinin genellikle dışadönük, felsefik paylaşımları beğenenlerin ise içedönük olduğu tespit ediliyor.

2012 yılında ABD’de yapılan bir çalışmada Facebook paylaşım ve beğenilerinden hareketle kişiler; ten renginden, cinsel eğilimine, siyasi görüşünden dini eğilimlerine, zararlı alışkanlıklarından ailevi sorunlarına kadar hemen her alanda yüzde 90’ların üstün bir başarı ile tespit ediliyor. Yapılan modellemeler geliştikçe isabet nispeti yüzde 100’lere kadar yükseliyor. Özellikle de Cambridge Üniversitesi Psikometri Merkezi’nin çalışmaları hayli dikkat çekiyor. Kendimle ilgili bu testi uyguladım. Gördüğüm şuydu: başarı yüzde 50’den bile aşağı. Beni anlamaya çalışırken 17 bin tweetime bakmış. Ama sonuç son derece başarısızdı. Bu elbette kesin bir hükme varmak için yeterli değil.

DİKKAT, İNTERNET HAYATINIZI CEHHENEME ÇEVİREBİLİR

İnternet ve IP tabanlı araç kullanan herkesin bilmesi gereken en önemli şeyin, bu araçların kişilerin özgürlüğü, hayat kalitesi, sosyal davranış ve ilişkileri, refah, sıhhati ve geleceğini tehdit edebilir olması. Bu aslında sadece kişiler değil, kurum ve devletler için de geçerli. Bu nedenle geçirilen zamanda, yapılan paylaşımlara, tercih edilen yazılımlara ve kullanılan lisan ve üsluba azami gayret gösterilmesi gerektiği ortaya çıkmış oluyor.

Başarılı bir şekilde psikolojik modeli çıkarılan insan, sosyal yapılar ve milletler aslında büyük bir tehdit altındadır.

Bu hususta ilk çalışma yapılan yer İngiltere ve ABD değil. Ukrayna, Nijerya, Nepal, Afganistan ve eski SSCB ülkeleri üzerinde de ciddi çalışmalar yapılmış. Afgan halkının NATO’yu benimsemesi, Ukrayna’da rejim değişikliği, Nepal’de monarşi karşıtlarının koordinasyonu, Doğu Bloğu ülkelerinin Rusya ile bağının koparılması bunlardan bir kaçı olarak gösteriliyor. Daha bilinmeyen nice çalışma var acaba?

Özellikle de Türkiye üzerinde neler yapıldı? Çünkü interneti en arsızca ve mahremiyete dikkat etmeden kullanan ülkelerden biri durumundayız.

BREXIT VE ALGI YÖNETİMİ

İngilizler AB’den ayrılmak için ilk referandumu 1975’te yapar. Seçmenin yüzde 67’si ayrılma isteğini reddeder. 2016’da oylamada ise anketler ayrılmak isteyenlerin oranının yüzde 40-45 aralığında olduğunu gösteriyordu. Bu nedenle de kimse EVET çıkmasını beklemiyordu. Oylama yapıldı halkın yüzde 52’si ayrılma yönünde oy kullandı.

Başbakan David Cameron, asla BREXIT’ten evet çıkmayacağına inanıyordu. AB’nin eski büyük İngiltere önünde büyük bir engel olduğuna inan Kraliçe tarafı ise ayrılmadan yanaydı. Kaybeden David istifa etti ve ikinci kadın başbakan devri başladı.

Bu süreçte devreye Cambridge Analytica girdiği bilinmiyordu ve Trump’ın seçim zaferinden sonra şirketin her ikisinin ardında da kendisini olduğunu söylemesi başka bir okuma zarureti doğurdu. Öğrenildi ki şirket çalışmalara referandumdan bir yıl önce başlamış ve halkın AB’den ayrılma yönünde oy kullanması için derinden çalışma yürütmüş. Mikro hedefleme denilen en küçük yöntem kullanılmış. İnsanların dijital izleri ele alınarak kişilikleri ölçümlenmiş, buna göre gizliden bir propaganda faaliyeti yürütülmüş.

Aynı durum ABD seçimleri öncesinde kimsenin şans vermediği TRUMP’ın aday adaylığı için ve seçimlerde başarısı için yürütülmüş.

Cambridge Analytica şirketinin Brexit kampanyasına neler yaptığı tam bilinmiyor. Şirket de bunları asla açıklamayacağını belirtiyor.

Sosyal medya meraklısı olmayan, hatta bilgisayar kullanmasını bile bilmeyen, internet tabanlı gelişmiş bir telefona bile sahip olmayan, sadece 1500 dolarlık bir web sitesine sahip olan Trump’ın attığı her tweet, yaptığı her konuşma sıradan bir müteahhit konuşmasından ziyade derin mesaj içeren bir muhteva taşıdığına herkes hem fikirdi. Ancak züccaciye dükkânına giren file benzetilen sarışından bunu beklemiyordu.

Herkesin beklentisi Clinton’un başkan olacağını yönündeydi. Zira anketler de hep onu işaret ediyordu. Üstelik Trump’a kendi partisinden bile tepki vardı. Hatta Cumhuriyetçilerden eski üç başkan dahi Clinton’u destekliyordu.

Ancak birileri Trump’ı başkan olarak görmek istiyordu ve bir şirkete algı yönetimi için milyonlarca dolar ödendi. Buna belki Trump bile inanmıyordu. Ortaya çıkan sonuç başarılıydı ve çalışma etkili olmuştu. Çünkü ABD’nin içinde birçok Amerika vardı ve hepsi birbiri ile mücadele ediyordu.

BUNCA ŞEYİ NEDEN YAZDIK?

Çalışmanın iki yönü vardı. İlki Trump karşıtlarını ikna, ikincisi ise Clinton yandaşlarını sandıktan uzak tutma. Her şey bunun üzerine kurgulandı. Devreye sosyal medya şirketleri de girdi. Clinton’un tepki çekecek açıklama ve videoları öne çıkarılırken Trump’ınkiler gizleniyordu. Bu amaçla reklamların, renklerin, fotoğrafların, başlıkların etkileri test edildi. Kişiliği tespit edilen İnternet kullanıcılarına Trump’un memnun edecek açıklamaları gösterildi. Üstelik kişinin tercih ettiği renklerle geldi önüne. Bunun için coğrafi sistemler devredeydi. Eyaletlerin istek ve zayıf yönleri biliniyordu. Tepki alanlar derhal geri çekiliyor, büyük beğeni alanlar yenileniyordu. Seçmen adeta uyuşturuluyordu.

Bu, dünyaya özellikle Facebook’un en iyi propaganda silahı olarak kullanıldığını gösteriyordu. Seçmen kime oy vereceğinden ziyade kime oy vermeyeceğine odaklandı ve anket firmalarına yanıltıcı cevaplar verdi. Doğru soruya zihnine kazınan yanlış cevabı veriyordu.

Bunca şeyi yazmamızın ana nedeni buna benzer tekniklerin 16 Nisan’da da Türkiye’de de kullanılmış olma ihtimali. Normal şartlarda halkın anayasa değişikliğine yüzde 52’den fazla EVET demesi gerekirdi. Ancak olmadı. Zira AK Parti tabanının bir bölümü bile değişikliğe tepkili idi.

Şimdi AK Parti’ye yönelik artan bir tepki var. 2019 seçimlerine nasıl yansır bilinmez. Ama 2019’de 3 seçim olacak. İlki AK Parti’nin artık en zayıf karnı olan yerel seçimler. İkincisi ise milletvekilleri ve cumhurbaşkanlığı seçimleri…

Yerel yönetim seçimlerine doğru isimlerle girilmez, başarılı bir kampanya yürütülmez ise özellikle cumhurbaşkanlığı seçim sonuçlarını etkileyecektir. Milletvekili adaylarının da düşük profili ve sevilmeyen hatta şaibeli isimlerin de yer alması Erdoğan’a gidecek oyları riskli hale getirebilir. İçte ve dıştaki düşmanlar ele verip, o güne kadar bu alana hazırlanacaklar. Külliyenin ve AK Parti’nin bu gerçekleri bilmesinde yarar var.

Can Kemal Özer / Yenisöz Gazetesi / 15 Ağustos 2017 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.