SANAL ALEM GERÇEK AŞKIN YERİNİ TUTAR MI?

SANAL ALEM GERÇEK AŞKIN YERİNİ TUTAR MI?

Geçtiğimiz ay yayınlanan ilişkilerinize ve kendinize karşı empati kurabileceğiniz, okurken kendiniz ile sohbet edeceğiniz, başucu niteliğindeki kitabı “Ben En Çok Kendim Olmayı Sevdim” ile ilgi gören Gamze Berberci Çelik, yayınlandığı yazısında sanal yaşanan aşkları anlatıyor.

Sosyal medyada yaşanan ilişkileri ele alan Berberci’nin yazısı:

Akıllı telefonlar evimizin bir odası adeta. Zaten evimizde değil sosyal medyada yaşıyoruz hayatımızı. Bizimkisi bir nesil farkı. Özelimizi, güzelimizi, en şık gece kıyafetiyle resmimizi, çocuğumuzun okul mezuniyetindeki konuşmasını, bebeğimizin her doğum gününü, düğün çiçeğinin kime gittiğini, tatile gideceksek uçak biletini, bundan tam 20 yıl önceki halimizi hepsini ama hepsini küçücük bir telefon ekranında yaşıyoruz. Sadece mutlu günlerin hatırası değil, kızgınsak da üzgünsek te yansıtıyoruz ekrana… Ya imalı bir sözle ya da küskün tavırlı çocuksu bir resimle… Hepsi ama hepsi çok zeki bir adamın yarattığı el kadar telefon ekranında…

Hele bir de sosyal medya aşkları var ki sormayın. Kimi pek heyecanlı, kimi neşeli, kimi hüzünlü kimisi de gizli saklı yaşanıyor sanal dünyada. Gerçek değil sanki her şey –miş gibi… önceden aşklar böyle miydi? Bundan on-onbeş sene önce çıkmak diye bir şey vardı. Erkekler kızlara çıkma teklif ederdi. Giyinilir, hazırlanılır o ilk çıkma günü kilidi dahi olmayan güllü dallı günlüklerde yerini alırdı. Bana hobilerimi sordu, şöyle baktı, böyle süzdü, sinemaya davet etti diye sayfalarca detay yazılırdı. İlk şarkı, ilk dans, ilk öpücük, elele tutuşulan o anın heyecanı, kızaran yüzün dudak kenarına kondurulan küçük buseden söz edilirdi. Yüzyıl önce değil, on beş yıl önceydi hepsi. Ya şimdi, her şey daha suni değil mi? Sosyal medya aşkınla çıkmıyorsun bir kere ya dürtüyorsun ya beğeniyorsun birbirini… En mühim kıstasın senin hangi resmine kaç beğeni bıraktığı. İlgi ve alakası senin eline dokunmak için şekilden şekile girmesi değil, en sevdiğin resmin altına yazdığı yorumda saklı. Nbr? İle başlıyor diyalog, bırak bir parça özeni arada ünlü harfler bile yok. Ünsüzlerle sesleniyor sana, elinde olsa ismini dahi kısaltarak yazacak besbelli. Sabah günaydın mesajına karşılık veriyor, gnydn diyor, akşam yemeğinde içtiğin içkiye şerefe yazıp seni gülümsetiyor, bir de kendi hesabına sana seni hatırlatan bir detay koyuyorsa işte aşk orada başlıyor. Beni düşünüyor, bana şarkı ithaf ediyor, şiirler yazıyor, özlü sözlerle göndermeler yapıyor, beni önemsiyor diye düşünüyor insan. Gerçek mi ç, gerçekliği meçhul? Şeytanın avukatlığını yapayım mı? Ya 3-5 kişiye aynı anda aynı mesajı atıyorsa… Tıpkı senin gibi o mesajı üstüne alınan birkaç kişi birden varsa… yazık değil mi geçirdiğin zamana. Hiç konuşmadığın, hiç görmediğin, sadece telefon ekranından görüp te beğendiğin insanın gerçek kimliği seni korkutmuyor mu hiç, cesur ayı şurubu mu içtin yoksa dün gece? Bir gecede gelen aşk, gerçek aşk mı sence? Sen düşünedur ben sosyolojik bir gerçeği açıklayayım kendimce… Dinleyene, anlayana ya da anlamak isteyene…

Kadın erkek birbirine sanal dünyada rastlıyor, inceliyor, beğeniyor, ilişki kuruyor… Sağlıklı mı peki birbirinin sesini duymamış, gözüne bakmamış, bir kahve içmemiş iki insanın birbirine aşık olması, aylarca o aşkın peşinden koşması… pek tabii beğenmek mümkün ama takıntılı bir şekilde sanal bir aşkın peşinden koşması, o normal mi sizce? Kolay belki de… Resmine bakarak giyim tarzını, gittiği yerlere bakarak eğlence anlayışını, tatil fotoğraflarına bakarak yüzmekten mi yoksa güneşlenmekten mi hoşlandığını, arabasına bakarak hayat standardını anlamak mümkün. Mümkünsüz olan tek şey ise karakteri, insanlığı, insani değerleri… onlar fotoğrafa yansımıyor olabilir çünkü insan genellikle en mutlu olduğu anları, anıları, insanları koyuyor o fotoğraf karelerine… Bir danışanım erkek arkadaşı adayımın en sevdiğim fotoğrafı Afrika’da safaride zebranın önündeki resmiydi ama ne zaman buluştuk önce yanımızdan geçen kedinin üstüne bir şişe suyu boca etti, buz gibi soğudum kendisinden diyordu. Halbuki aylarca yazışmışlar, aylarca birbirlerini anlatmışlardı… 1 kedi ve 1 bardak su ile ilişki sona ermişti… dedi ki, neden onunla ikinci kez görüşmediğimi bir türlü anlayamadı. Bende söyleyemedim. Hiç tanımadığım bu adama ben canlılara kıyamam, karıncayı incitemem desem bana söyleyecek neyi vardı. Ben gözümle gördüm, kulağımla çekil pislik dediğini duydum. O ekrandaki harika adamla hiç alakası yoktu ki, nasıl inanırdım artık ona sözleri dökülmüştü. Bir diğeriyse sosyal sorumluluk projelerinde koşu takımının yıldızı olan sosyal medya aşkının, kendi çocuklarına nafaka vermekten kaçındığına şahit olduğunu anlatmıştı. Yani gösterilen resim ile gerçekte yaşananlar apayrıydı.

Peki ya sosyal medyada “ayrılıklar” onlarda hayli sahte değil mi? Ansızın gidiverebiliyor bir kere. Hayatından çıkması 30 saniye. Ekranı açıyor, sağ işaret parmağı ile seni görünmez kılıyor. Ya bir başka güzele ya bir başka hayata entegre olmaya gidiyor giden. Bazen sessizce, bazen sizi engelleyerek, bazen de hesabını gizliye çevirerek ansızın gidiyor hayatınızdan… Gitsin hayırlısıyla… Yani göstermelik hayatlar, olduğu değil olmak istediğini yansıtan insanlarla dopdolu bir alem sanal dünya… İsteyene eğlence, yaşanan hayatları merak edene gün boyu aktivite… Ancak gerçeği göremeyene hayli tehlikeli bir mecra… Sorun sizde kendinize.

Sizi hiç tanımayan biri, resminizden, isminizden, yüzünüzdeki tebessümden çıkardığı anlamı size yansıtırken beklentisi nedir?

Neden sizi seçti, sizin milyonlarca insandan farkınız ne sizce?

Sizin için güven ve dürüstlük ne demektir?

Birbirini hiç tanımayan iki kişinin birbirine nasıl güvenebilir, nasıl bir yol izlemelidir?

Gamze Berberci Çelik

Kişisel İletişim ve İlişki Danışmanı

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.