Ayamama deresi

Beyamca

Yeşillikler arasında ufak bir patikadan ilerliyorsunuz. Öyle ufak dediğime bakmayın hani İstanbul varya onun sokakları gibi bir patika. İki aracın yanyana geçtiği, kaldırımlarındaarabaların değil insanların gezdiği, kimi yerde menekşelerin kimi yerde papatyaların bulunduğu bir patikadasınız.

Yürüyorsunuz; çevrenizde yüksek yüksek binalar, siz binaların önünde yürüyorsunuz. Yeşillikler arasından kimi zaman yükseklikleri farkediyorsunuz. Hani beton olduklarını bilmeseniz kendinizi kırda yada ormanda zannedeceksiniz. Çevrenize bakıyorsunuz, etrafı kotrol ediyorsunuz, her yan tertemiz. İnsanlar sanki yerlere çöp düşmesin diye nöbet tutmuş. Bir yanda birileri yerleri süpürüyor diğer yanda yeşillikler budanıyor. Bir anda kendinizi unutuyorsunuz. Patika oatikaya bağlanıyor. Sizde yürüyorsunuz yürüyorsunuz…

Bir ara insanların yüzlerine bakıyorsunuz, insanlar yüzünüze bakıyor. İnsanlar insanca anlaşıyor. Hani istanbul’da yürürsünde yürüdüğünü bir sen bilirsinya öyle değil. Karşılaştığın da selam aldığın, en azından birbirinden tebessümü esirgemeyen insanlarla aynı yolda yürüyorsun.

Yaşlı zannettiğin insanların senden daha genç olduklarını yollarda farkediyorsun. Meğer ne çok genç varmış dediğinde yaşın önemsiz olduğunu anlıyorsun. Belki burada uzun zamandır göremediğin , özlediğin yaşlandıkca gençleşenleri tanıyorsun. Heryerde onlar var. Kaldırımda yürüyen, araçta yolculuk yapan, bankta dinlenen, bir sarmaşığı budayan, köpeğini gezdiren, kimbilir kaçıncı torunuyla gezen,hatta yetmişindeki eşi ile turlayan ihtiyar delikanlılar. Hepsi birşeylerle uğraşıyor veya birşeyler hepsini meşkul ediyor.

Merak ediyorsun peşlerine takılıyorsun. Çoğunluğu takip ediyorsun. Yada takip ettiğini sanıyorsun.Ayakların gözlerinle aynı yöne yöneliyor. Yorulduğunu farkediyorsun.hani yaylaya çıkarsın ya. Çıkar çıkar yorulur konak yerinde dinlenirsin, işte öyle birşey. Sende karşındaki Kavaklı Parkında dinleniyorsun. Mangal başına geçip çayını yudumluyorsun. İnce kenarlı kristal bardaktan hafif bir buğu yükseliyor.Sıcaklığı burnunda hissediyorsun ve derince içine çekiyorsun.yavaş yavaş kimseyi rahatsız etmeden bir başına. Çevreyi göz ucuyla süzüyorsun.galiba karşındaki ihtiyar seninle konuşmayı istiyor. Hani şu bir sağına bir sana bakan; kır saçlı, köşeli gözlüklübeyamca varya,işte o. Evet, evet mavi eşarplı bayanın arkasındaki; eskimişte olsa tertemiz siyah ceketli ihtiyar.Yüzünde yılların verdiği derin hatlarla derdini anlatmak istermiş gibi sana bakan ihtiyar.

İhtiyar dediğime bakma en fazla yetmişbeşinde.Senden benden genç hani. Eline versek asayı bırak Türkiye’yi dünyayı gül bahçesine çevirecek kadar kendinden emin. Hadi bak sana bakıyor seni çağırıyor. Belkide kendi gelmek istiyor ama ayakları izin vermiyor kalkmasına.

Usul usul kalkıyorsun. Hani çayında demi damağında. Geçiyorsun mangal başında muhabbet eden sarışını ve yanındaki çözemediğin, bir anlam veremediğin yabancıyı. Kalktığın gibi usul usul selam veriyorsun “buyur Beyamca” diyorsun. O nazik avuçiçinin sana işaret ettiği hasır tabureye yavaşca oturuyorsun. O anda buradan kolayca kalkamayacağını hissediyorsun ama beyamcanın gözlerindeki o mavi ve derin bakışları görünce rahatca yerleşiyorsun tabureye.

Şimdi sen bakıyorsun bir sağına bir ihtiyara; anlıyorsun bakışlardaki hüznü. Anlıyorsun anlatılamayan kelimeleri, ifadeleri. Genede soruyorsun: “buyur beyamca birşey mi arzu etmiştiniz?” Kendinden emin tok, gür bir ses “Elçi’sin öyle mi? Yanlış görmedim değil mi yakandakini?” diye sesleniyor sana. Sende hafif sıkılgan, hafif memnun “Evet “ diyorsun “ben gönül elçisiyim. Bir gönülden, bin gönüle; bin gönülden, bir gönüle sevgi, muhabbet, aşk ve O’nu taşıyorum” diyorsun. Mutluluğu görüyorsun gözlerde. Hüzündeki mutluluğu ayırıyorsun. Mutluluğunda mutlu oluyorsun. Bakışların sağa kayınca bakışlarını topluyorsun. İhtiyar o zaman “Elçi” diyor. “Bak sen bunu bir defa gördün bakışlarını değiştirdin. Ya bizler ne yapalım.” Bunu ilet diyor,bunu taşı, bunu bildir.

Söyle ona hizmette kusur etmeyene söyle ki bilsin bizi. Bir çare olsun, bir yardımı dokunsun. Yeni ve güzel şeyler getirsin bize, hayırlı bir iş yapsın. “tamam” diyorsun usulca. Başın önde boynun bükük. O anda bir el dokunuyor omuzuna merhametli ve sıcak bir el. “rahat ol evladım” diyor “ sen sadece ilet”. Isınıyorsun, rahatlıyorsun gönlündeki genişliği hissediyorsun o anda. Hep böyle kalmak istiyorsun, böyle olmak her zaman.

Manzarayı nasıl tarif edeceğini bilmiyorsun. “Ama” diyecek oluyorsun. İşaret parmağını dudaklarına yaklaştıran ihtiyar sadece dinlemeni istiyor.Hafifce “susssss” diyor sanki söyleyeceklerini biliyormuş gibi. Sana gördüklerini anlat diyor. Çiçekleri, yeşillikleri, çocukları, yaşlıları, köpekleri, arabaları, yolları ve temizliği sonra tüm bunların bağrına bir hançer gibi saplanan bu görüntüyü. “Hani kokuyu anlatamazsın” diyor ama gördüklerini unutma.

“Bak işte oradan geliyor büyük kısmı görünmüyor ama işte oradan geliyor.Belki de yüzlerce bağlantısı var birçok yerden topluyor taşıdıklarını ama işte buradan hayatımıza giriyor.” Dedikten sonra ekliyor hemen ardından “İşte işte şuradan dökülüyor mirasımıza, geleceğimize, mirasımızın içine. Ne arınıyor ne temizleniyor ne de bir yetkiliyi rahatsız ediyor.Pisliğini, kokusunu, sinegini, iğrenç görüntüsünü her an bizler çekiyoruz ama bizden sonraya kalacak şu miras ne olacak” diyor beyamca.Bakıyorsun bakıyorsun “birgün” diyorsun, eveliyorsun, geveliyorsun “olacak” diyorsun. “yapacağız, elbet çözeceğiz. Bu hançeri güle çevireceğiz”. Ve olduğun yerde buz gibi bir sesle irkiliyorsun “ Geç kalmayın evlat…”

Tamam diyorsun ben görevimi yapacağım ve ileteceğim. Ayamama deresi denen rezaletin bir an önce ıslah edilmesini, bir kollektörden geçerek denize dökülmesi gerektiğini, bu kadar güzelliğin içinden bu pisliğin kaldırılması gerektiğini ileteceğim diyorsun ve yine yavaşca, sessizce, usul usul oradan ayrılıyorsun. Beyamca ardında, belki de ardındaki Beyamca…

* Her karışına aşık olduğum İstanbul’un Bakırköy ilçesinde Ataköyde insanların çekmiş olduğu sıkıntıların bir hikayesidir.

Tevfik YAZICILAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.